YATAN DEĞİL ATAN - Zeki Uzundurukan
Haftalardır yazıyorum. Trabzonspor maçların ilk yarılarını neden bu kadar kötü oynuyor diye? Dün de çok kötü başladı bordo-mavililer. İlk 10 dakikada o kadar amatörce iki gol yedi ki Trabzonspor. İlk golde önce Hamsik'in sonra da Bartra'nın hatası vardı. Yenilen 2. golde ise Larsen'in kademeye girişi tam bir faciaydı.
Trabzonspor dünkü maçta neleri yanlış yaptı?
1) Özellikle ilk yarıda yine yavaş oynadı.
2) Maçın genelinde (uzatmalar hariç) ön bölgede, yani rakip ceza sahasında çoğalamadı.
3) Kanat bekleri Larsen ve Eren'in hücuma katkıları yok denecek kadar azdı.
4) Rakibe orta alanda baskı yapılmadı.
5) Rakipten uzak oynadılar, ne markaj vardı ne de rakibi bozmaya yönelik hamleler...
6) Artık Cornelius yok, ama ceza sahasına havadan ortalar yapıldı.
Trabzonspor neleri doğru yaptı?
1) İkinci yarının son 20 dakikasını ve uzatma dakikalarını galip geleceğine inanarak oynadı.
2) Son bölümde rakip ceza sahasında çoğalmayı bildi.
3) Pas ve sabırlı oyundan vazgeçip, hızlı top çevirdi.
4) Rakip defansın dengesini bozmak için çapraz ve ters paslar attı.
5) Son saniyeye kadar pes etmedi; yerinde oyuncu değişiklikleri yaptı.
6) Bakasetas, 10 numara pozisyonunda oynadı, daha çok şut attı.
Trabzonspor'un bu maçtan dersler çıkarması lazım. Neden bu kadar kolay goller yeniyor? Neden maçların ilk yarıları, rakip üzerinde baskı kurulamıyor? Neden yeni transferler (Trezeguet hariç) hâlâ takıma yeteri kadar katkı veremiyor? Neden bu takım yavaş oynuyor?
Abdullah Avcı, bu ligin Mourinho'su... Hocanın mutlaka bir bildiği var. Ama geçen yıl şampiyon olan Trabzonspor'da beklentiler yükseldi. Taraftarlar, güzel futbol istiyor. O yüzden geçen sezon tıklım tıklım dolan statta boşluklar göze çarpmaya başladı. Oysa Trabzonspor'un en büyük ateşleyici gücü taraftarı. Trabzonspor, milli maç arasına moralli girdi.
Ama Abdullah hoca ve öğrencilerinin kat etmesi gereken çok yol var. Bordo-mavililerin çok çalışması gerekiyor çok. Takımın fizik gücünün de biraz daha yükselmesi lazım. Ve en önemlisi de şampiyonluk yarışındaki rakipler, hem kadro olarak güçlendi, hem de oyun olarak. Yine de 2-0 geriden gelip, maçı 3-2 kazanmak Trabzonspor için artı bir durum!
Böyle maçlar takıma öz güven de kazandırır! Gaziantepspor'a gelirsek; 2-0 öne geçmişsin! Aynen futbolunu oynamaya devam et. Bırak geriye yaslanmayı... Sen oyununu oynasana... Neden oyunu soğutmak için bu kadar yerde yatmayı tercih ettiler, inanılır gibi değil. Erol Bulut, avucunun içindeki 3 puanı altın tepside Trabzonspor'a sundu. Sonuç olarak skorun üzerine yatmaya çalışan değil, atmaya çalışan takım kazandı!
Son gülen iyi güler Cemal Ersen / Milliyet
Magazin programlarının ilgi çekmek için kullandığı “şok şok” anonsunu dün Trabzonspor’a uyarlarsak çok gerçekçi olurdu. Abdullah Avcı, ilk on dakikada takımının iki komik gol yiyeceğini rüyasında görse inanmazdı herhalde. Kabus diye kan ter içinde uyanırdı.
Gaziantepspor’u önemsemediğimden değil; rakip kim olursa olsun son şampiyon isen, bu kadar kolay gol yememelisin. Hele Maxim’in kronometre 1.50’yi gösterirken beş rakibini geçip ağlara gönderdiği top var ya; bir kişi müdahale edemez mi? Markovic’in sayısına gelince; Trabzonspor savunmasının bu kadar çaresiz kalması asla kabul edilemez. O gol antrenmanda yenmez.
Skordan bağımsız söylüyorum; Trabzonspor bu sezon ilk bölgede ciddi sıkıntılar yaşıyor. Bireysel hatalar can yakıyor. Üstelik bunlar giderek artıyor. Avcı’nın krize bir an önce çözüm bulması lazım. Yoksa her maçta böyle stres yaşaması kaçınılmaz olur.
Gaziantepspor biraz cesur olsa ve Karadeniz ekibinin iyi teşhis ettiği zaaflarının üzerine gidebilse maçın öyküsü farklı olabilirdi. Bir takım bu kadar mı kişilik değiştirir? Ya siyah, ya beyaz. Erol hoca da griyi öğretmeli öğrencilerine. Kimden, niye korkuyorsun hocam?
Trabzonspor deneyimli bir ekip. Ancak geçen sezondan sonra takımın yarıdan fazlası değişti ve yenilerin uyum süreci sancılı geçecek.
Bordo- mavililerin iki farklı geriye düştükten sonraki gayreti alkışı hak etti. Baskı kurdu, oyuna hükmetti ve kolay olmayan bir şeyi yaptı, soyunma odasına eşitlikle gitti. Bu büyük bir motivasyon oldu.
İkinci yarıya aynı iştahla başlaması gereken Trabzonspor topa sahip gibi görünse de, orta alan ile savunma arasındaki kopukluk başına iş açabilirdi. Olmaz denen anlarda tehlike yaşadı. Ya biri gol olsa idi?
Karadeniz ekibinin bir derdi de hücum bölgesinde. Sorloth ve Cornelius gibi uzun boylu iki santrafordan sonra Umut ve Gomez ile yeni planlar yapmak zorundasınız. Bekler devreye girmeli, kanat organizasyonları verimli çalışmalı. Dün Larsen ve Eren eksik kaldı. Avcı’nın talimatı ne bilmiyorum ama, ofansif oynayan takımların bu kulvarı iyi kullanması gerek.
Uzatma dakikalarında gelen golden çok önce galibiyeti bulması gerekiyordu Trabzonspor’un. Bu kadar kapanan ve puanın üzerine yatmaya çalışan bir rakip karşısında daha üretken olmalı idi.
Hamsik tam bir lider, ölçüyor biçiyor pasını veriyor, aynı zamanda güven aşılıyor. Bakasetas vazgeçilmez bir joker, çok denemesi oldu, penaltı dışındaki denemeleri umut verdi. Trezeguet yavaş yavaş kimliğini buluyor, katkı sağlamayı sürdürüyor. Çıkana dek Siopis takımının dinamosu gibi çalıştı. Ön yargılı değilim, yeni transfer Gbamin bin an önce İngiltere’de değil, Türkiye süper liginde oynadığını anlaması lazım.
Bakın; kimyası ile oynanan bir takımdan söz ediyoruz. Üstelik taraftarın bilmediği ama takım içinde yaşanan sorunlar var. Örneğin; sonradan giren oyuncuların performansı. Ne kadar katkı sağladıkları ortada. Sanırım yönetimin ve teknik direktörün üzerine yoğunlaşması gereken konular artıyor.
Son olarak; maç 103 dakika oynandı. Türk futbolunun kanayan yarası. Sakatlıklar, sahte sakatlıklar, zaman geçirme çabaları, hakemi aldatma girişimleri, kenardan oyuna müdahaleler.
Bazı kritik kararları eleştirilse de hakem Mete Kalkavan süreyi iyi yönetti. Trabzonspor lehine VAR’a giderek verdiği penaltı tartışılacak. Gaziantepspor’un ikinci yarıda penaltı beklediği pozisyon da öyle.
Hakem sahadaki hakimdir ve etki altında kalmadan doğru kararı vermek zorundadır. Sanırım Kalkavan’ın başı ağrıyacak.
Son sözü Bartra söyledi / Aksal Yavuz / Milliyet
Futbolda geçmişte yaptıklarınız, bazılarının bazı alışkanlıklarını değiştirmeye yetmeyeceği son birkaç hafta içinde çok daha iyi anlaşıldı.
Bordo-mavi bayraklar caddelerde ve iş yerlerinde dalgalanmaya devam ediyorken, şampiyonluğun teri henüz kurumamışken, üstelik lig yeni başlamışken Abdullah Avcı’yı acımızca eleştirmek, ismini masaya yatırarak tartışmaya açmak... Zararını tabi ki Trabzonspor görüyor.
Lige istediği gibi başlayamayan Trabzonspor, aynı teknik adamla şampiyon oldu oysa.
Kadrosu büyük değişime uğramış, zamana ihtiyacı olan bir takımdan bahsediyoruz.
Sonra da ‘Trabzonspor yıllardır niye şampiyon olamadı?’ Futbolda süreklilik; sistemli, sabırlı çalışma esas olduğuna göre…
Kızılyıldız karşısında oynanan futbol, alınan galibiyet ilaç gibi geldi. Devamını bekledi bordo-mavililer.
Rakibi karşılamada sıkıntı yaşayan Trabzonspor defansının yaptığı akıl almaz hataları telafi etmek, beraberliği yakalamak için 41 dakika uğraştı başta Hamsik, Trezeguet, Bakasetas ve Siopis olmak üzere diğerleri…
Erol hocanın öğrencileri Uğurcan ile karşı karşıya kaldığı ilk pozisyonda golle tanıştılar. Karşılaşmadan evvel birileri çıkıp da kırmızı-siyahlı oyunculara ‘Trabzonspor karşısında ilk on dakikada bir değil iki kez gittiğiniz rakip kaleden eliniz boş dönmeyecek, maça 2-0 önde başlayacaksınız’ demiş olsaydı, kimse inanmazdı.
Bordo-mavililerin en büyük şansı; golleri maçın hemen yemeleri oldu. Zira önlerinde uzun bir zaman vardı ve bu zamanı da bilhassa ilk yarı çok etkili oynayarak önce beraberliği yakaladılar, son dakikada da Bartra son sözü söyleyerek noktayı koymuş oldu.
Gaziantep FK gibi bir takım karşısında 0-2’den galip gelmek kolay değil… Zoru başardı Avcı’nın öğrencileri, moral buldular. Defansta yapılan hataları da milli arada konuşurlar artık…
Özlenen oyun / Olcay Çakır / Fanatik
Çok erken geri düşen ve çok erken de reaksiyon veren Trabzonspor, karşılaşmanın ilk yarısını beklenenin çok üstünde bir moralle kapattı... Tam da bu moral kazanımıyla ikinci yarıda arzu ettiği golü, hatta golleri bulabilir düşüncesi Gaziantep’in ön alan oyunu ve baskısıyla gerçekleşmemiş oldu... Trabzonspor 2-0 geri düştükten sonra bu sezonki en güzel oyununu oynadı... Takımda hızlanan, hızlı düşünen oyuncular top alabilmek için kendilerini gösteren ve hedefe bir an evvel ulaşma gayretinde oyuncular grubu izliyor olduk... Bu özlenen oyundu, bu uzun zamandır Trabzonspor’un onu yarışın içinde belirleyici bir aktör olarak kalmasını sağlayacak oyundu... Marek Hamsik’in sahada varlığı bile Trabzonspor’da oyunu estetik hale getirmeye yeten en önemli unsur...
Ara öncesi önemliydi...
Siopis’in de ona eklenmesi, önlerinde Bakasetas’ın bolca şut atması anlamı taşıyor olacaktı, öyle de oldu... Bakasetas yine çok istedi, yine çok şeyler yaptı... Milli maç arasına kazanarak gitmek Trabzonspor gibi çok maç yapmış, çok sakatlık yaşamış, çok yıpranmış bir takım için çok önemliydi... Şu bir gerçek... Trabzonspor’da kaliteli oyuncular var, sakatlıklar var ve her ne olursa olsun bir oyun ezberi var... Bu oyun ezberine yıldız oyuncular eklendikçe, formsuz olan bazıları form tuttukça Trabzonspor yine yarışın en önemli aktörü olacak... Tartışmalı pozisyonlar, saha içerisindeki yanlışlar, hatalar, doğrular; dün akşamki karşılaşmayı hocalar dahil tüm ilgilileri için bir eğitim karşılaşmasına da dönüştürmüş oldu... Trabzonspor ligin ilk kırılma dönemini istediği oyunu üretti mi bilemem ama moral motivasyonla bitirmiş oldu... En önemlisi de buydu...