İleride yapılacak açıklamaların daha iyi anlaşılabilmesi için konuya daha geniş bir bakış açısıyla bakmanın ve bir sosyal güvenlik riski olarak analık halinden bahsetmeden önce sosyal güvenliğin genel anlamda ne olduğundan ve amaçlarından bahsetmenin faydalı olacağını düşünmekteyim.

Sosyal güvenliğin mantığının temelinde kişilerin geleceklerini güvence altında tutma istekleri bulunmaktadır. Sosyal güvenlik, insanların gelirlerini azaltan ve buna karşılık giderlerini arttıran birtakım durumlarla karşılaştıkları takdirde bu kişilere ekonomik anlamda bir güvence sağlama gayesiyle hareket eden bir kurallar bütünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna göre temel amaç, kişilerin gelirlerini azaltan ve giderlerini artıran durumlarla karşı karşıya kalması halinde bu kişilerin en azından insan onuruna yaraşır asgari bir yaşam sürmelerini sağlamaktır. Bu kurallar ile sosyal güvenliğin amaçlarının hayata geçirilebilmesi için ise çeşitli sosyal güvenlik sistemleri oluşturulmuştur. Sosyal güvenliğin amaçlarının şekillenmesinin temelinde ise sosyal risk kavramı yatmaktadır. Sosyal risk, kişilerin yaşam boyunca karşılaşması kesin veyahut muhtemel olan, giderlerini arttıran ve gelirlerine azaltan olgular olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal riskler, mesleki risk, fizyolojik risk ve sosyo-ekonomik risk olarak kendini gösterebilmektedir. Tüm bu risklerin odağında ise bu risklerden biriyle karşılaşacak olan kişinin ekonomik sıkıntıya düşmesini olabildiğince önlemek ve insan onuruna yaraşır bir yaşam sürmesini sağlama düşüncesi yerini almaktadır. Çocuk sahibi olma bir sosyo-ekonomik risk iken analık hali ise fizyolojik bir risk olarak kendini göstermektedir.

Türk sosyal güvenlik sistemi, sigortalanmasını sağladığı kişi bakımından ve buna karşılık bir prim ödemesi gerektiği sosyal risk bakımından kısa vadeli sigorta kolları, uzun vadeli sigorta kolları, genel sağlık sigortası ve İşsizlik sigortası olarak dört başlık altında incelenmektedir. Konumuz olan analık sigortası ise kısa vadeli sigorta kollarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Doğum yapan kadın çalışan gerek doğum öncesinde gerek doğum sırasında ve gerekse doğumdan sonra doğum olayıyla bağlantılı olarak çeşitli giderlerle karşı karşıya kalmaktadır. Dolayısıyla gebeliği sebebiyle çalışamayan kadının geliri azalacak ve gideri de artacaktır. Her kadının söz konusu harcamaların altından rahatlıkla kalkması da mümkün olmayacaktır. Kanunkoyucu bu muhtemel durumu düşünmüş olacak ki hukukumuzda analık sigortası ile ilgili düzenlemeler yer almaktadır.

Analık hali 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmektedir. Buna göre analık hali, “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalı kadının veya sigortalı erkeğin sigortalı olmayan eşinin, kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alan kadının ya da gelir veya aylık alan erkeğin sigortalı olmayan eşinin gebeliğinin başladığı tarihten itibaren doğumdan sonraki ilk sekiz haftalık, çoğul gebelik halinde ise ilk on haftalık süreye kadar olan gebelik ve analık haliyle ilgili rahatsızlık ve engellilik halleri” olarak tanımlanmaktadır.

Bu hüküm içerisinde aynı zamanda analık sigortası kapsamında bulunan kişileri de barındırmaktadır. Bu halde analık sigortasından 5510 Sayılı Kanun’un 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının a ve b bentleri çerçevesinde bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan kadın sigortalılar veya sigortalı erkeğin sigortalı olmayan eşi ve kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alan kadın ya da gelir veya aylık alan erkeğin sigortalı olmayan eşi yararlanabilecektir.