Doksanlarda S.S.C.B çökmesiyle birlikte, dünya, ekonomiyi, serbest piyasanın kollarına bırakmış, “bırakınız yapsınlar,  bırakınız geçsinler(ezsinler)”  felsefesi zafer naraları atarak,  devleti, ekonomik hayattan silmeyi kendine görev bellemişti.

Bu rüzgârdan elbette güzel ülkem de payını almıştır. Seksenlerde, hantal ve işe yaramaz devletin,  DEVliğinden “özelleştirme” yapılarak kurtulmaya karar verildiğinde, bu kararı büyük bir heyecanla alkışladık. Devletin zarar eden kurumları teker teker satılması hepimizin hayrınaydı. İl etapta bu karar mantıklı da görünüyordu. Sümerbak gibi piyasaya kumaş satan, kamu kuruluşlarının devlet tekelinde olmasının bir anlamı yoktu. Bu esnada tebaasına artık özgür oldukları düşüncesi salık veriliyordu ki, bu özgürlük düşüncesi de, biz de büyük bir heyecan yaratıyordu. Fakat farkında olmadığımız çok önemli bir husus vardı. Artık serbest piyasanın kanunları geçerliydi ki,  devlet, eşit olmayanları, eşit kılmaya çalışmayacaktı. Ekonomiyi, sağlığı ve dahi eğitimi serbest piyasanın kollarına bırakacaktı. O sadece aldığı vergisine bakacaktı.  

Zaman aktı, zaman geçti.

Zaman zaman içinde…

Şirket nedir? Kısaca tanımlarsak,  iki veya daha fazla kişinin sermayelerini ve emeklerini bir amaca ulaşmak için bir araya getirmelerine şirket denir.

Yani bir şirket kurmak için en az 2 kişiye ihtiyaç vardır. Bu yasa bir süre önce değiştirildi. Şirket kavramı yeniden tanımlandı. Kuruluş için en az 2 kişi şartı kaldırıldı. Artık 1 kişi tek başına bir şirketi kurabilir. İyi de bunun neresi yanlış diyeceksiniz. Şöyle ki; Sermayenin tabana yayılmasını amaçlayan sosyal devlet, özellikle paranın tek kişinin elinde toplanmasını engellemek için 2 kişi şartı koymuştu. Bu kanun sayesinde, birçok kişi eşlerini şirket ortağı göstermek zorunda kalmışlardır. Şirket ortağı olan ev hanımları, otomatik olarak sigortalı sayıldıkları için birçok ev hanımı bu sayede emeklilik hakkını kazanmıştır. Sosyal devlet, yine sosyalliğini yapmış ve tebaasını eşit kılmaya çalışmıştır.

Devlet eğitim sektörünü de,  serbest piyasaya bırakmış, elini eteğini eğitimden tamamen çekmese de, hareket alanını bile isteye daraltmıştır.

Bu vesileyle, 2021-2022 eğitim öğretim döneminde, üniversiteyi kazanan öğrencilerin yurt arama bulma,  sezonunun açıldığını belirtmek isterim. Farklı bir şehirde, çocuklarını vakıf takkesi altındaki malum yurtlara ya da şirket ağalarına teslim etmemek için uğraşan, ebeveynlerin çırpınışlarını endişeyle izliyoruz.

Velhasıl, zararın neresinden dönersek kârdır, sözünü tekrarlıyor ve   sosyal devletin silkinip ayağa kalkmasını,  güçlü bir itikatla bekliyoruz.

Saygılar