Cumhurbaşkanı Erdoğan: "30 yıldır adeta kangrene dönmüş bu meselenin çözümü işgalin son bulmasıdır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Afrika Ekonomi ve İş Forumu Açılış Oturumuna katıldı

İSTANBUL - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-Afrika Ekonomi ve İş Forumu Açılış Oturumuna canlı bağlantı ile katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı konuşmada Ermenistan'ın Karadağ'ı işgali hakkında, "Ermenistan'ın uzlaşmaz ve şımarık tavırları sebebiyle 30 yıldır adeta kangrene dönmüş bu meselenin çözümü işgalin son bulmasıdır. İşgali meşrulaştıran önerilerin artık sahada uygulanma şansı yoktur" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-Afrika Ekonomi ve İş Forumu Açılış Oturumuna Vahdettin Köşkü'nden canlı bağlantı ile katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı konuşmada, "İnsanlık olarak gerçekten zorlu ve sancılı bir dönemden geçiyoruz. Şimdiye kadar bir milyondan fazla insanın hayatına mal olan bu salgın, son bir asrın en büyük sağlık krizlerinden biridir.

Batılı gelişmiş ülkelerin maske savaşlarına giriştiği dönemde Afrika halkları salgın karşısında maalesef kaderlerine terk edildi. Kovid -19 hastalığı küresel sistemdeki çarpıklıkları gösterirken, sistemin yapısından kaynaklanan eşitsizlikleri daha da derinleştirdi.

Dünya Sağlık Örgütü'nün güncel raporları kıta genelinde vaka ve vefat sayılarında düşüşe işaret ediyor. Bu eğilimin 7 haftadır devam etmesi hepimiz için teselli kaynağıdır.

Bu süreçler dostlukların da sınandığı kritik eşiklerdir.

Din, dil, ırk renk ayrımı yapmadan dünya genelinde 154 ülkenin 8 uluslararası kuruluşun destek çağrısına cevap verdik. Malzeme desteğinde bulunduğumuz devletler içinde 46 Afrika ülkesi de yer alıyor. Türkiye sağlam sağlık altyapısı, kaliteli sağlık hizmetleri, kuşatıcı sosyal güvenlik sistemleri ve etkin tedavi protokolüyle salgını en rahat göğüsleyen ülkelerden biri olmuştur. Son 7 ayda hizmete aldığımız 15 bin 300 yataklı 14 hastane ve 10 ek hizmet binasıyla sağlık sistemimizi daha da güçlendirdik.

Salgınla mücadele ederken sosyo-ekonomik gerçeklikleri de bir kenara bırakamayız.

Ticari ve iktisadi hayatın devam etmesi, salgının etkilerini en aza indirebilmek için hayati öneme sahiptir.

Vatandaşlarımızın sağlığından taviz vermeden ekonominin çarklarını da döndürmek gerekiyor.

Tedarik zincirinde meydana gelen sıkıntıların sağlığa, güvenliğe, sosyal barışa da yansımaları oluyor.

Bu süreçte kendi önceliklerimiz doğrultusunda dengeli politikalar geliştirdik.

Şirketlerimizi de üretime devam etmeleri konusunda teşvik ettik.

Afrika'daki şirketlerimiz salgın döneminde özveriyle çalışmalarını sürdürdüler.

Salgın öncesinde 40 ülke ve 60 noktaya uçan THY, 27 Afrika ülkesinde 33 farklı noktaya uçuşlarını tekrar başlattı.

Bugün Türk firmalarının Afrika genelinde üstlendiği projelerin toplam değeri yaklaşık 70 milyar dolara ulaşmıştır.

Kıta çapındaki yatırımlarımızın piyasa değeri ise 6 milyar doları aşmıştır.

Türk şirketleri teknoloji transferinden bilgi ve tecrübe paylaşımına, kapasite yatırımı ve artırımından ortak girişimlere kadar özgün bir model uyguluyor.

Yerel istihdama ve üretime en fazla katkı sağlayan bizim firmalarımızdır.

3 sene önce açılışı yapılan Dakar Blaise Diagne Uluslararası Havalimanı bunun en güzel örneğidir.

Yabancı bir firmanın 8 yıl boyunca sürüncemede bıraktığı inşaatı Türk müteahhitleri 8 ayda tamamlayarak Senegalli kardeşlerimizin istifadesine sunmuştur. Bugün Dakar Blaise Diagne Uluslararası Havalimanı Afrika'nın en modern havalimanlarından biridir.

İmalat sektörü kıtanın ihtiyaç duyduğu, ülkemizin güçlü olduğu bir alandır.

Toplu konut inşaasında da çok ciddi bir potansiyelimiz vardır.

Son 18 yılda TOKİ vasıtasıyla 900 bin yeni konutu insanımıza sunduk. Hürriyet'in internet sitesinden alınmıştır.

Savunma sanayii ise Türkiye'nin son yıllarda destan yazdığı sektörler arasındadır.

Son 18 yılda hayata geçirdiğimiz projelerle savunma sanayinde ülkemizin dışa bağımlılığını yüzde 70'den yüzde 30'lara düşürdük. Dünyanın ilk 100 savunma şirketi listesinde 7 firmayla temsil ediliyoruz.

2003'te Afrika açılımının ilk adımlarını attığımızda içerden ve dışarıdan pek çok eleştiri aldık.

Bin yılı aşan ortak tarihe rağmen maalesef Türkiye ile Afrika birbirine çok uzak görünüyordu. Ülkelerimiz arasına birçok engel sürülmüş ve ön yargılar hakikatlerin önüne geçmişti. İşe bu önyargıları yıkarak başladık.

Afrikalı kardeşlerimizin ülkemizi daha yakından tanıması için çalışmalar yürüttük.

Kıta ülkelerini Türk ürünleri için salt bir pazar olarak asla görmedik. 'Kazan-kazan' ve eşit ortaklık temelinde iş birliğimizi her alanda geliştirmenin mücadelesini verdik.

Kıta sathında 12 olan büyükelçilik sayımızı 42'ye, ticaret müşavirliklerimizin sayısını ise 26'ya yükselttik. İlki 2008'de İstanbul'da ikincisi 2014'te Malabo'da olmak üzere 2 kez Türkiye-Afrika ortaklık zirvesi düzenledik.

28 Afrika ülkesini ziyaret ettim. Uluslararası toplumun milyonlarca insanın dramına gözlerini kapattığı Somali'yi 2011 yılında eşimle birlikte ziyaret eden ilk lider oldum.

2003 yılında Afrika kıtasıyla 5,4 milyar dolar olan ticaret hacmimiz, 2019'da 26,2 milyar dolara ulaştı. 2019 sonu itibariyle 26,2 milyar dolara ulaşan ticaret hacmimizi önümüzdeki birkaç yılda 50 milyar doların üzerine taşımalıyız.

Tarihimizin en büyük başarılarını elde etmemize rağmen sürekli daha iyiye ulaşmanın mücadelesini veriyoruz.

Şu gerçeği tekrar ifade etmek isterim; kıta ile bin yıllık kadim bağı olan Türkiye, Afrikalıların kader ortağıdır.

Afrika ile ilişkilerimizin özü samimiyet, kardeşlik, dayanışmadır.

Biz asla kısa vadeli çıkarlar peşinde değiliz. Birlikte kazanmayı, birlikte başarmayı, birlikte yol yürümeyi istiyoruz.

Tarihinde sömürgecilik lekesi bulunmayan bir ülke olarak kıtaya yönelik kibirli, buyurgan bakış açısını reddediyoruz.

Önümüzdeki yıl Türkiye'de düzenleyeceğimiz 3. Türkiye-Afrika Ortaklığı zirvesi bu süreçte bizlere önemli bir fırsat sunacaktır. Afrika ülkelerinin değerli liderlerini ve Afrika Birliği komisyon başkanını ülkemizde ağırlamaktan şeref duyacağız.

Sizlere veda etmeden önce buradaki tüm dostlarımın yakından takip ettiğine inandığım güncel bir konuya değinmek istiyorum.

Ermenistan'ın Azerbaycan'a yönelik saldırıları sebebiyle Dağlık Karabağ bölgesinde sıcak çatışmalar yaşanıyor. Dağlık Karabağ yaklaşık 30 yıldır Ermenistan tarafından işgal edilen bir Azerbaycan toprağıdır. Karar ve çağrılara rağmen Ermenistan bu topraklardan çekilmemiş, Minsk grubu da sorunu çözmek için şimdiye kadar bir irade göstermemiştir. Ermenistan'ın uzlaşmaz ve şımarık tavırları sebebiyle 30 yıldır adeta kangrene dönmüş bu meselenin çözümü işgalin son bulmasıdır. İşgali meşrulaştıran önerilerin artık sahada uygulanma şansı yoktur" dedi.