Türk sinemasının tekrar tekrar yayınlanan filmleri var ya sevgili dostum; işte onların neden bu kadar değerli olduğunu günümüzde daha iyi anlamak mümkün. Değişmeyen Türkiye fotoğraflarının tekrarı gibi bunlar! Şabanoğlu Şaban, Banker Bilo ve Kolonya Cumhuriyeti bunlardan bazıları sadece...

İktidarıyla muhalefetiyle koca koca, yaşını başını almış insanlar, toplumun gözü önünde, birbiriyle  dalaşırken, memlekete hizmet ettiklerini düşünüyorlarsa yanılıyorlar; kocaman bir yalana ve kötülüğe imza atmakla meşguller...Sanki insanların sabırlarını ve tahammüllerini ölçmeye çalışıyorlar..! Ekranlara çıkan herkes, kendince planlanmış doğrularını ve kurgularını öfke diliyle anlatıp dururlar. Birbiriyle tartışmayı, diğer bir anlatımla aşağılamayı veya üstünlük kurmayı bir maharetmiş gibi sunuyorlar. Elbette televizyon kanalları, reyting uğruna bunların olmasını isterler; programlarının ses getirmesi için...Sonuçta çok izlenir olmak gibi hedefleri vardır. Her defasında, yüzü öfkeden gerilmiş, kararmış, sürekli tehditler, aşağılamalar, hakaretler içeren bir dil neden kullanırlar anlamak gerçekten zor! Niye hep bağırarak konuşurlar? Yoksa hepsi şeker veya tansiyon hastası mıdır? Daha çok, psikologların ve psikiyatristlerin ilgi alanı gibi görünüyor...

Bir türkü, bir şarkı söylerken, bir çalgı aleti çalarken, halay çekerken, zeybek oynarken, horon teperken veya Ata barı oynarken görmüyoruz onları..!Çok ciddi işlerle uğraştıklarından veya yakışmadığını düşündüklerinden midir nedir; bu gibi şeylere tenezzül etmezler! Yoksa böyle bir yaşam felsefeleri mi yok, onu da bilmiyoruz! Çok çalıştıklarından vakit mi bulamıyorlar, bilinmez elbette! Niye hiç keyif dolu bir kahkaha atmazlar veya gülümsemezler; niye hiçbir sanat eserini sanat açısından yorumlarken veya operada, balede, tiyatroda ve sinemada yoklar? Her sosyal ve cemiyet insanı gibi, niye bisiklete binerken, evlerinde bir aleti tamir ederken tek bir fotoğrafları yok?  Her dede gibi, torunlarına ya da başka çocuklara masal anlatırken veya onlara sevgi ve şefkatle yaklaşırken hiç gördünüz mü?  Kucağında bir hayvanı samimiyetle sevip okşarken, köpeğini gezdirirken bir fotoğraf çektiren  veya video kaydı yaptıran var mı?  Bir kitaba dalıp giden, salıncakta çocuklar gibi sallanan, kendini bir müziğe kaptırmış, duygulanmış ve hüzünlenmiş bir fotoğrafı olan siyasetçiler nerede?  Yoksa bunların hepsini yaptıklarında, millet kıskanır ya da nazar değer de ayakları kayar diye mi korkuyorlar...Ya da bunları yapmak ayıp ve günah mıdır; nedir? Yoksa bu yaşam biçimi insani değil midir? Biz mi vahşiyiz, yoksa medeni olan siz misiniz?

Velhasılı kelâm sevgili dostum; yaşı yarım asra dayanan bir nesil, çok yakın döneme kadar, siyasetçileri, küfürlü konuşurken görmedi ve duymadı; olsa da ayıplanır; yerin dibine sokulur; bir dahaki seçimlerde aday olamazdı nihayetinde... Hain, terörist, illet, zillet, hırsız gibi, insanlara kötülük aşılayan kelimeler de, siyaset dilinde olamazdı. Bildiği tek şey vardı; o da "iyi olan kazansın" idi. Ya siz siyasetçi değilsiniz ya da sizden öncekiler..? Eski Türkiye mi, bugünkü Türkiye mi, yoksa yarınki Türkiye hayali mi daha iyi, ancak Allah bilir! Doğrusunu bilene aşk olsun...!