Telefonda uzun uzadıya konuşmayı da seviyoruz; telefonda alışveriş yapmayı da, telefondan akıllı bankacılık ve kripto para işlemelerini yapmayı da...Her şeyi mümkünse cepten halletmeyi büyük bir pratiklik olarak görüyoruz. Böyle olunca, ister istemez dolandırıcılık işleri de çoğu kez telefonlar üzerinden gerçekleşiyor. Araba alım satımında döndürülen alavere dalavere işlerden tutun da, internet alışverişlerindeki sahtekârlıklara kadar uzanan geniş bir dolandırıcılık hikâyesi mevcut. Kargoyla farklı ürün gönderenlerin yanısıra, ürün ve para iadelerinde sorun çıkaranlara kadar çok mesele var elbette. Bazen de avukatlık bürosundan aradığını söyleyip, adresinize ürün gönderildiğini ancak teslim alınmadığını icra takibi yapıldığını, belirtilen miktarın verilen ibana yatırılması, para yatırmak için son gün olduğu vs... Bazen de "polis merkezinden arıyoruz" diyerek, insanların aklını çelecek her türlü yalan üzerine kurulu para koparma operasyonları eksik olmuyor. Bazen de, terör bağlantıları üzerinden savrulan tehditlerle, anında ve acilen belirtilen hesaba para yatırılması, en yakın bankamatikten işlem yapılana kadar telefonun kapatılmaması, kapandığında ise tehditvari konuşmalarla insanın aklını bloke etme çabaları... Bazen de, "aile sağlığı merkezinden arıyoruz" diyerek, cinsel içerikli bitkisel ilaçlar satma çabaları. Ve bazen de sitelere üye yapıp üyelik ücreti alarak para kazandırma vaatleri...Ve daha neler neler sevgili dostum! Şeytanın aklına bile gelmeyecek kadar ince, kurnazca zekâ oyunları... Gün geçmiyor ki, bir dolandırıcılık hikâyesi ortaya çıkmasın. Günümüzde önemli bir suç kategorisi olmasına rağmen, mevcut kanuni boşluklar malesef saf ve masum insanları bu tuzağa kolayca çekiyor. Üstelik ciddi bir takip ve ağır yaptırımlar mevzu olmadığından, bu suç oranları gün geçtikçe artıyor; çoğu insanın canını yakıyor; yıllarca biriktirdiklerini bir çırpıda kaybedenlerden tutun da, kahrından ölenlere kadar nice insanın hikâyesi var bu ülkede!
Velhasılı kelâm sevgili dostum; kamu otoritesi, dolandırıcılara karşı, her ne kadar halka uyarılarda bulunsa da, hukuk nizamı bu olaylar karşısında yetersiz ve de aciz kalıyor. Dolandırılan insanlara, "kanmasaydın, geçmiş olsun" veya "üstüne bir bardak su iç; geçmiş olsun, üzülmeyin!" dercesine verilen cevaplar bunlar.
Bir gerçek var ki sevgili dostum; haksızlıklar karşısında kimse hakkını arayamıyor... Adalet başka konularla boğuşadursun ve siyasallaşmanın acılarını çekedursun; aradan sıyrılan çok sayıda ahlâksız ve karaktersiz tipler ömürlerine ömür, paralarına para ve servetlerine servet katıyorlar; alem yapıyorlar... Bir de bu işin uluslararası boyutu ve yankısı var ki, onu hiç sormayın! Türklere güven duyulmaz, sahtekâr imajı da vuruluyor ki, bu işin en acı tarafı da bu olsa gerek! Kendi içimizdeki kötüleri temizlemenin en aklı selim yolu, onlara ciddi yaptırımlar ve cezalar vermekten geçiyor...Kim verecek derseniz; şimdilik o meçhul...!