Her şehrin kendine has bir kokusu vardır. Her şehir, kendi tarihinin, kendi insanlarının ve kendi nebatinin kokusunu taşır.

Farklı farklı şehirlere kısa zamanlı yolculuklar yaptıysanız bunu fark edebilirsiniz.

Ben doğduğum şehrin kokusundan bahsetmek istiyorum.

Bu şehirde, tuzlu suyun kokusu yeşilin kokusuyla buluşur, birbirlerini tamamlar nitelikte iç içe geçmiştir.

Yeşilin suya, suyun yeşile ihtiyacı vardır. Bu şehir işte bu ikisinin kavuşmuş halidir.

Benim şehrim , dünya tarihini yönlendiren, iz bırakan, atalarımın, çocukluğu kokar. Her taşi her kaldırımı, her sokağı, içinde barındırdığı her çeşit nebatin yaprağı bile, milliyetçilik kokar.

***

Bu şehirde buram buram emek kokuları gelir burnunuza, buram buram azim kokar, bitmek nedir bilmeden, yorgunluk nedir bilmeden çalışan kadınlarımızın emeklerinin kokusudur bu.

Bu ülkenin her şehrinde ki kadınlar çalışkan ve azimlidir. Fakat ,benim şehrimin kadınları bir başka, bütün işleri kendi tekeline almıştır. Yapılması gereken hiçbir işi, zorluğu ne derece olursa olsun eşine yada çocuklarına bırakmaz, insan eliyle yapılıp ortaya çıkan  her zerrede ,onların parmaklarının izi vardır. Bu şehir de ,”bu erkek işi “diye bir cümle, söz konusu olamaz. Benim şehrinin kadınları nefes alıp verdikçe, ileriye doğru adımlarını atarlar. Yaş almışlıkları onları durdurmaz.

Bu şehir böyle güzel kokuyorsa eğer, 80 yaşında ki ninenin ,sırtında taşıdığı çayır yükünün kokusudur bu. 90 yaşındaki ninenin baktığı büyüttüğü ineğinin kokusudur bu, vazgeçmemenin pes etmemenin, azmin çalışkanlığın kokusudur bu. Kısacası bu şehir Trabzon şehri, benim nenem gibi kokar, sizin neneniz, anneanneniz, babaanneniz gibi kokar.