Farsçadan dilimize geçen, "başı hoş olan" veya "kafası iyi" adamlara sarhoş deniliyor sevgili dostum! Her ne kadar alkollü bir içki veya keyif verici bir maddenin etkisiyle az veya çok kendini bilmez; kendine hakim olamaz duruma gelmiş olsalar da, bazen "ayyaş", bazen de "mest olmuş" gibi sıfatları da yanına eklerler. Kimileri için aşağılama, kimileri için bir taltif etme mevzusu gibi duruyor...!

Din ahlâkının ve geleneksel yaşamın merkezinde, sarhoşluk halinin hiç de hoş karşılanmadığının elbette farkındayız. İşin başka bir yönü de var doğrusu...Üç  tür sarhoşluktan bahseder bilge adam! Rakı içip sarhoş olanlar; makam mevki sarhoşu olanlar ve paranın gücüne sığınıp veya tapıp sarhoş olanlar... Bilge, en az tehlikeli olanının rakı olduğunu söyler. İçenin zararı tamamen kendinedir çünkü... Ama ya diğerleri...?

Velhasılı kelam sevgili dostum; rakının verdiği sarhoşluğu kötüleyip dururuz da, nedense toplumun bütün ahlaki ve insani değerlerini alt üst edip gurur ve kibiri zirveye çıkaran, zafer sarhoşu olanlara sesimizi çıkarmayız. Biri günah ve haram veya suç ve kusur da, diğerleri değil mi?

Bir de sarhoş edebiyatı var ki sevgili dostum; bunlar da, sarhoşken, ruhun tutsaklıktan kurtulduğunu düşünüyorlar veya öyle olduğuna inanıyorlar.

Nihayetinde, ne zaman vicdanın, ilahi bir takip olduğunu öğrenirsek, o zaman, kimin sarhoşken tehlikeli olup olmadığını daha iyi anlamış olacağız...

İster adaletten bahset, ister merhametten! Ama, merhametsiz adaletin, hiçbir anlamı ve değeri yok sevgili dostum!...İnan ki değeri yok...