Toplumun gözü önünde yaşanıyor her şey artık.  Yukarıdakilerin gizledikleri sakladıkları her ne varsa birer birer dökülüyor ortalığa...

Ve sen bunun neresindesin diye sordun mu kendine sevgili dostum! Mesguliyetsiz ve herhangi bir amaca bağlanmamış toplumların hastalıklı ruh hali; bazen gıybet diyorlar; bazen de çekiştirmek ve dedikodu...Insanlar birbirinin kusurunu aramakla meşguller sanki. Ayıplarını arkasından söyleyenler veya aleyhine konuşarak kendilerine bir fayda sağlama gibi ilkel bir insanlık hali sizin anlayacağınız...

Oysa, inancımızın en çok vurgulanan yönü "gıybet etme,iftira atma"...

Demek ki sevgili dostum inanç inanmakla olmuyor; yaşayarak yaparak uygulayarak oluyor. Nihayetinde anlıyor ki insan bu bizim toplumsal kronik hastalığımız olmuş.  Olmuş da ne olmuş dersen, koca bir zaman kaybı ve kişilik erozyonu hikayeleri, toplumsal çatışmalar, kızgınlıklar, tartışmalar, küskünlükler ve daha nice kötülükler; anlatmakla bitmez...
Laf taşıyıp prim yapmak isteyenler aslında birer ruh hastasıdırlar ama farkında değildirler.  

Yaşama dair bir katkıları olmadığı gibi kendi rezilliklerini görmezden gelip başkalarının kusurlarını dillerine dolayarak tatmin olmaya çalışırlar ya da önemseneceklerini düşünürler.  Çoğu insan da sever dedikoduyu ve laf taşıyanlara itibar eder. Eder etmesine ama, insanın gerçek hikayesini sadece ilahi güç kaydeder sevgili dostum; başkaları değil! Bunu hiç bilmezler veya düşünmezler.  Düşünmeleri de beklenmez zaten. Dindar ve muhafazakar gelenekçi olduklarını anlatıp dururlar da, bilmezler ki, yaptıkları, kardeşi olan insanın etini canlı canlı yemekten ibarettir...

Günahın tekrarını affedilebilir bir şey olarak düşünürler; öyle kandırmışlardır kendilerini ...Ama işin aslı hiç de öyle değildir!
Yaş kemale erince helallik istemeye çıkarlar dilenci gibi.  Veren verir de ya vermeyenler, canı yananlar...Her şey dilde değildir sevgili distum; günüldedir; gönülde...Insan bir kere düsmeyegörsün iyi insanların gönlünden...!
Velhasılı kelam sevgili dostum; rüzgar sessizdir, sorun sadece sürtünmededir...Rüzgârın  sesini dinleyene değil, rüzgârın kendisine ve mucizesine gönül verenlere selam olsun, selam olsun!