Hani, "Bir ülkenin insanını itibarsızlastırmak istersen önce parasını itibarsızlaştıracaksın" demişti ya bilge; Hiç de yanılmamış sevgili dostum!

Yaşayarak, tekrar tekrar öğreniyoruz ama bir türlü akıllanmıyoruz.

Her on yılda bir yaşanan siyâsetçinin anlamsız inadı topluma büyük bedeller ödetiyor...
Artık şu kesin ki, içi boş milliyetçilikle ve dindarlıkla bu işler olmuyor, olmuyor...
Öyle anlaşılıyor ki dostum; sokaktaki insanların çoğu, sanki bambaşka bir şey düşünüyormuş gibi görünseler de, o şey, paradır yada paraya çevrilebilir olan şeylerdir.

Paranın  gübreye  benzedigini ve her tarafa yaymazsan verim alamayacağını bilmez misin! Ben ekonomisttim diyene selam olsun!
Tasarrufu olmayan insanların içine düştükleri buhran, alabildiğine derinleşirken ve toplumsal bir kaosa doğru giderken, insanların ruh halleri dibe vurmuşken, kader diyerek, sabır diyerek işin içinden çıkamazsın.

Elbette ki kazanmak da kaybetmek hayatın akışı içinde her dönemde olmuştur ve olacaktır da... Böyle  durumlarda, toplumsal barışı ve dengeyi sağlayacak olan kamu otoritesi ve aklı olacaktır. Yaşanılan piyasa gerçeklerine göre yol alınacaksa şayet, dramatik ve travmatik hikayelere de hazır olun demektir. Ya da uyanık spekülatörlerin "nakit kraldır" söylemi devreye girip yeni yeni zenginler türetmiş olacaksınız.

Sahip oldukları altın ve dövizleri, onlara hicbir riske girmeden ve alın teri dökmeden veya hiçbir şey üretmeden kolay para kazanmalarını sağlayacaktır. Sonuçta çoğunluğun kaybettikleri, yeni bir azınlık tarafından zenginliğe dönüşecektir.
Çagdaş  dünyada yöneticiler, bir şeye sahip olmak için değil, topluma sahip çıkmak için iktidar olurlar...
Hırıstiyan dünyası diyerek küçümsediginiz Batı dünyası , her zaman olduğu gibi ders vermeye devam ediyor...
Sonuç olarak sevgili dostum; aklımız başka bir şeyden dem vururken, gözlerimiz baska bir dünyada yaşıyor!
Cennettekiler, cennette olduklarını bilmeden saçma sapan işler yaparmış sevgili dostum!

Cehennemi kutsamak istercesine...

Bizimkisi de o hikaye...!