Toplum; ortak bir coğrafya ve kültürü paylaşan, işbirliği halinde yaşayan insanlardan oluşmasının yanında içerisinde birtakım çatışmalar halinde bulunan insanları da barındırır. Sosyal bir varlık olması dolayısıyla bireyler, toplumda sürekli iletişim halindedir. Ancak günlük hayatımızda kurduğumuz iletişim her zaman iyi ve etkili bir şekilde gerçekleşemeyebiliyor.

Günlük hayatımızda kurduğumuz iletişimlerde, sosyal medyada kullandığımız dillerde, medyada sıklıkla farkında olmadan nefret içerikli söylemlerde bulunuyoruz ya da nefret içerikli söylemlere maruz kalıyoruz.

Nefret söylemi veya nefretli konuşma, ırk, cinsiyet, yaş, ulus, din ya da cinsel yönelim gibi konulara dayanarak, belirli bir grup ya da kişiye yönelik nefret ifadesi içeren veya bu kişilere şiddet uygulanmasını teşvik eden aleni konuşmadır. Kısaca; nefretin dış dünyada sözlü olarak bulduğu karşılıktır.

Nefret söylemlerine maruz kalan insanlar, toplum içinde sürekli ayrıştırılma endişesi ile hayatlarını idame ettirirler. Hastanede, okulda, işyerinde, kullandığı toplu taşıma araçlarında, sosyal medya hesaplarında bulunduğu yerlerde nefret içerikli söylemler işiten insanlarda, zamanla ‘toplumda bana yer yok’ algısı oluşmaya başlar. Zaten nefret içerikli söylemler de esasında toplumda size/sizin gibilere yer yok mesajı vermek isteyen ifadelerdir. Yani, hedef alır ve ötekileştirir. Böylece insanların en temel haklarından olan ‘yaşama ve katılım hakkı’ ihlal edilmiş olur.

Nefret söylemleri, bazılarına göre ifade özgürlüğü olarak kabul edilmekle birlikte çoğunlukla kabul edilen görüşe göre ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemesi gerektiği zira temel özgürlükler ile çatışma halinde bulunduğudur. İfade özgürlüğü bağlamında değerlendirilmemesi neticesinde nefret, ayrımcılık, düşmanlık, şiddet içeren söylemler ayrıca cezai yaptırımlara bağlanmaktadır.

Nefrete ailemiz, yaşadığımız çevre, aldığımız eğitim gibi sebep olan birçok faktör bulunmaktadır ve nefret suçlarını diğer suçlardan farklı kılan husus da saikin ayrımcı yapısıdır. Bu nedenle, nefrete ilişkin söylemlerin şiddeti beraberinde getiren bir içerik olması da gerekmemektedir yapısındaki ayrımcı saik suçun oluşması bakımından yeterlidir.

Nefret suçunun iki temel unsuru bulunmaktadır: İlk olarak, nefret suçu teşkil edecek fiilin kanunda suç olarak tanımlanması gerekliliğidir. Yani, nefret suçunun kökeninde kasten öldürme, kasten yaralama gibi temel bir suç bulunmalıdır. İkinci olarak, hedef olarak seçilen kişi veya eşyanın belli bir gruba aidiyetinden veya bu grupla olan ilişkisinden kaynaklanan önyargı saikinin veya nefretin etkisi ile işlenmiş olmasıdır.

Birey olarak günlük hayatımızda kullandığımız dillerde, basında kullanılan dillerde, sosyal platformlardaki söylemlerimizde daha özenli davranmamız bu konuda farkındalığın yaratılması ve nefretle mücadele açısından önem arz etmektedir.