Enkaz altında kalıp hayatını kaybedenlerin sayısı arttıkça sevgili dostum; ruhumuz ve bedenimiz de ezilip büzülüyor; hüzünleniyor ve kederleniyoruz...

Dünyanın dört bir tarafından gelen yardım ekiplerinin yaşam koridorları açarak bir canlıya ulaşmak için gösterdiği gayret de, belleklerde yerini alacak elbette. Türk kurtarma ekiplerinin yaşadığı coşku ve heyecan ise kelimelerle anlatılamaz. İster dost, isterse düşman devlet olsun, ne derseniz  deyin, ekiplerin cansiperane çalışmaları gözleri yaşarttı. Keşke barışta da böyle insan olabilsek diye hüzünleniyor insan! Siyasetçilerin başka ülkelerin siyasetçilerine ve halklarına meydan okurken tekrar tekrar düşünmeleri icap ediyor...

Bu günlerde, havaalanlarında yabancı kurtarma ekipleriyle vedalaşıyoruz; sevgiyle ve minnetle...!

Kısacası sevgili dostum; hangi milletten olursa olsun, ister sizden isterse başkasından olsun, "her beşer, insan olamıyor!" ne yazık ki...!

Evet; bir insanlık dersi de alıyoruz; bir daha unutmamak adına...

Enkaz altında sadece insanlar kalmadı sevgili dostum; hayvanlar da kaldı...Allah'ın dilsiz kulları bunlar...!

Öyle bir an oldu ki, "günaydın ya da hayırlı sabahlar!" diyecek insan da kalmadı. Başını okşayacak hayvan da...Bir kedinin, köpeğin, bir ineğin  kurtuluşuna da şahit olduk bu depremde. Özellikle kurtarılan çocukların masumiyeti de aklımızı başımızdan aldı; götürdü. Evet, bizim çocuklarımız bunlar; bizim geleceğimiz. Her çocuğun kurtarılmasında yaşanan duygu dolu heyecan, "Allahu ekber" sloganıyla büyük bir sevince dönüştü...

Bu görüntüleri izleyen çocuklar da bir o kadar duygulandı; empati kurmanın ne olduğunu, bu felakette daha iyi öğrendiler. Çocuk bu ne yapsın ki, kumbarasını açıp yardım etmekten başka...?

Bir gencin sevgilisine söylediği; “iyi geceler canım, sabah görüşürüz” sözü kaldı enkaz altında...!

Bir annenin sabah kalkıp çocuklarına; “günaydın hadi kahvaltı hazır…”  sözü kaldı...!

Sevdiğiyle barışmaya karar vermiş gençlerin umudu kaldı...!

İlk aşkı yaşayan bir gencin heyecanı kaldı...!

“Ona, sevdiğimi söylesem mi? Yarın mutlaka söyleyeceğim” planı kaldı...!

Evlenmeyi düşünen birinin evlilik teklifi kaldı...!

Torunlarına hasret kalan dedeler, ananeler ve babaanneler kaldı...! 

Bir evladın, annesi ya da babası geldiğinde kalır umuduyla aldığı yatak kaldı...!

Çocukların kumbaraları kaldı...!

Bir babanın, çocuğunun elinden tutup okula götürüşü kaldı...!

Bir kadının sabah giyinmek için hazırladığı kıyafetleri kaldı...!

O sabah, okula gitmenin heyecanını yaşayan öğrenciler ve öğretmenler kaldı...!

Bir kocanın karısına söylediği; “sen uyu, bu gece çocukla ben ilgilenirim canım!“ sözü kaldı...!

Uyumak için serilen temiz çarşaflar, yorganlar, battaniyeler, üşümemek için ayaklara giyilen çoraplar kaldı!…

Küçük bir kız çocuğunun annesinden öğrenecekleri kaldı...!

Sınava girecek bir çocuğun yıllarca süren emekleri kaldı...!

“Yarına ne pişirsem?” diyen bir kadının düşüncesi kaldı...!

Oturdukları evin banka kredisinin taksidini bu ay nasıl ödeyeceğini düşünen bir adam kaldı...!

Artan kirasını nasıl ödeyeceğini düşünen insanlar kaldı...!

Bir kadının kocasına çay koyuşu kaldı...!

Kırk yıl hatırı vardır denilen kahve ve kahve fincanları kaldı..!

Bir çocuğun okul servisine binerken, arkasından bakan annesine el sallaması kaldı...!

Mahalle arasında oynayan çocuğun bağırışı kaldı...!

Top oynayan eller, ayaklar kaldı...!

Üşümesin diye, bir annenin gece çocuğunun üstünü örtüşü kaldı...!

Sömestr tatilinde memleketinde olan bir kızın, dönüş bileti almak için heyecanı ve umudu kaldı...! 

Pek çok “hamileyim, baba oluyorsun”, “kızımız hamile, dede oluyorsun” müjdesi kaldı...!

Bir kadının çamaşır asışı kaldı...!

Bir adamın ertesi gün devam etmek için sayfasını kıvırdığı kitabı kaldı...!

Çocukların, tuttukları günlükleri kaldı...!

Bir anne ve babanın, çocuklarının okul mezuniyetini görme hayalleri kaldı...!

Okulunu bitirip mühendis, doktor, ögretmen olacak gençlerin gelecek kaygıları kaldı...!

İlk doğum günü heyecanları, ergen olma hayalleri kaldı...!

Mutlu günlerde çekilmiş fotoğraflar kaldı...!

Yazın gidilecek tatil planları kaldı!…

Bir gencin dünyayı gezme hayali kaldı...!

Kedi, köpek, kuş besleyen güzel yürekler kaldı...!

Başımın üstünde bir çatı olsun diye sevinçle taşınılan evlerin altında binlerce masum can kaldı...! 

Birer sayı olarak değil, bu dünyada yaşamış, etten kemikten insanlar kaldı...!

Binlerce insanla birlikte, insan olabilenlerin insanlığı ve vicdanı da enkazda kaldı...!

Velhasılı kelam, ne çok öldük biz, bu ülkede yaşamak için sevgili dostum!

Lakin, son çöküş, çok ağır oldu!

Elbette gün yüzü göreceğimiz günlere ulaşmak dileğiyle Allah kerim diyeceğiz...!

Bilgenin dediği gibi,

"Kalp sızımız dinmeyecek ama, sokakta elinde oyuncağıyla bize gülümseyen Ömer’e söz verdik: 

Daha çok çalışıp bu ülkeyi onlara huzurlu bir yuva yapacağız."

45cceffe-ab9b-46ed-82de-5edb9614a4f3