Görüyoruz ki herkes kendi kapısı çalındığında bağırmaya başlıyor.
Kapısı çalınmayanlar da anlamsız bir sessizlik.
Oysa bilmiyorlar ki asıl olan bitene sessiz kalanların kapıları mühürlüdür.
Bizler birlik ve beraberliği unutmuş,milli ve manevî değerlerin kıymetini görmezden gelen bir toplum olarak son yıllara damgamızı hayli kuvvetli vurduk.

Tek derdi yaşamak olanlar sözleşmeler üzerinden yıpratılıyor.
Tek derdi iş ve aş olanlar asgari düzeyden madur ediliyor.
Tek derdi vatan,millet,bayrak aşkı olanlar siyasi oyunlara zar oluyor.
Tek derdi kültür mirası olarak kalmak olan toprak parçası ile bile uğraşılıyor 
Kaldı ki insan ile uğraşmasınlar.

Kimse birbirine kan değil ve kimse birbirine can değil sanki.Gerek sosyal medya gerekse yüz yüze gelindiğinde hınca hınç diş biliyor insanlar birbirine.
İnsanın yaratılırken farklı yaratıldığına inandık,lâkin düşünürken,yorumlarken farklılık göstereceğine inanamadık.
İnsan insanı ak ve kara diye ayırır mı?
Ayırdık işte.
Kimse de çıkıp demedi ki;
"Ey insan oğlu dönüp bakın hele birbirinize,
bir anadan bir babadan gelmedi mi 
bunca ahali?Bu hırs kime?Neden?Niye?" 

Kimisi "Ölü Rahmet bulsun da nereden bulursa bulsun" Sözüne istinaden rüzgar ne yöne eserse o da o yöne yüzünü çeviriyor.
Kimisinin nefsi adalet,vicdan ve merhamet karşısında yönünü şaşırırken,kişisel çıkarları ve menfaati terazinin kefesinde hep ağır geliyor.
Ve bencillik tam orta yerinde duruyor hayatımızın.

Müminler birbirini sevmekte, birbirine acımakta, birbirini korumakta bir vücut gibidir. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvları da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa dûçâr olur.” buyuruyor Allah Rasûlü.
Müslümanız diye geçinen insanlar bu hadis-i şerifi ne çabuk unuttu.

O vakit sizlerin anlayacağı bir dilden konuşalım sizinle.
Bir âlim Şamʼda hadis dersindeyken, 
bu hadîs-i şerîfi okuyor:

“Mü’minlerin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir.” 

O sırada bir talebesi geliyor:
"–Üstad! Sizin mahalle yandı, yalnız sizin ev kurtuldu, gerisinin hepsi yandı.” diyor.

“‒Elhamdü lillâh!” diyor âlim.

Aradan otuz sene geçiyor ve bu âlim bir dostuna:
“‒Ben o günün tevbesi içindeyim.” diyor. 
“O gün kendi evimin yanmadığına sevindim, evi yananları düşünemedim…”

Anlayacağınız 
Müminim demekle mümin olunmaz dostlar.
Asıl mesele;
Sadece kendi kapın çalındığında bağırmak değil,başkasının kapısı çalındığında da ses çıkarabilmektir.
Kalın sağlıcakla...

Neslihan Eyüboğlu