Medipol Üniversitesi Sefaköy Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Nicer Korkut Bıçak, anosmi olarak bilinen koku kaybının ilişkili olduğu nörolojik hastalıklara dikkat çekti. Dr. Öğr. Üyesi Korkut Bıçak, kokunun beyin ile ilişkisine dair “Annemizin evde pişirdiği kekin kokusu, yağmurda toprak kokusu, sevdiğimiz bir parfümün kokusu, temiz çarşaf kokusu, arkadaşımızla içtiğimiz kahvenin kokusu, ilk alınan gülün kokusu gibi pek çok güzel koku bizi anılarımızda yolculuğa çıkarabilir. Tam tersi birçok nahoş koku da olumsuz anıları beraberinde getirebilir. Koku, hayatta kalmak için evrimsel tarihimizde merkezi bir rol oynar. Koku ve tat, çevredeki besin kaynakları hakkında bize anlamlı bilgiler sağlar. Koku, tehlike ve sosyal uyaranlar dahil olmak üzere çevresel ipuçlarını işlememize yardımcı olur. Bu sayede hayatta kalma mücadelemize destek sağlar” diye konuştu.

“Anosmi depresyona ve zehirlenmeye bile neden olabilir”
Kokunun yeni hafıza oluşturma ve bilgileri hatırlamada büyük rol oynadığına işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Korkut Bıçak, “Koku molekülleri burnumuza ulaştığında mukozada bulunan olfaktör sinir hücreleri aktive olarak olfaktör bulb/traktus aracılığı ile oluşan sinyaller beyindeki koku merkezlerine taşınır. Bu sistemler hipokampüs, amigdala, orbitofrontal korteks, hipotalamus, insular korteks, anterior olfaktör çekirdek, entorinal korteks ile yakın ilişkilidir. Bu yapılar yeni hafıza oluşturma ve hafızada depolanmış olan bilgileri hatırlama, duygudurum düzenlenmesi, motivasyon sağlama, saldırganlık gibi dürtüsel davranışlarımız ve ödül sisteminde önemli rol oynayan yapılardır. Bu sistemler sürekli birbirleri ile etkileşim halindedir ve birbirlerini modüle ederler. Koku duyusunun yitimi anosmi olarak adlandırılır. Koku duyusunun kaybı, gıda tüketiminin azalması ve kilo kaybı ile sonuçlanan malnutrisyona, depresyona, gıda zehirlenmesine, tehlikeli kimyasallara maruziyet oluşturarak yaşam kalitesini oldukça etkileyen bir durumdur” dedi.

“Alzheimer ve parkinsonun ilk belirtilerinden biri”
Dr. Öğr. Üyesi Korkut Bıçak, koku kaybının altında yatan nedenleri şu şekilde açıkladı: “Anosminin en sık nedenleri arasında alerjiler, viral enfeksiyonlar, kafa travmaları ve olfaktör sistemi etkileyen her tip travma bulunmaktadır. Olfaktör disfonksiyonun en sık sebebi ise üst yolunum yolunu tutan viral enfeksiyonlardır. Covid enfeksiyonu sırasında ve sonrasında anosmi görülmektedir. Bu koku duyusu yitimi birkaç hafta ile sınırlı iken bazen aylarca gözlenebilmekte nadiren de kalıcı olabilmektedir. Anosmi Alzheimer, Parkinson hastalığı gibi bazı nörodejeneratif hastalıkların ilk klinik belirtilerinden olabilir. Bunun yanı sıra daha nadir görülen frontotemporal demans, huntington, lewy body demans hastalığı gibi hastalıklarda da anosmi görülebilir. Alzheimer hastalarında spesifik olarak hafıza, emosyon ve koku duyusu ile ilişkili olan entorinal korteksin etkilenmiş olması anosmiye sebep olarak gösterilmektedir. Parkinson hastalığında da hastalığın erken dönemlerinde bazal ganglionlarda hasar gelişmeden önce olfaktör bulbusta alfa sinnüklein depolanması koku duyumu yitirilmesine neden olur. Multiple Skleroz (MS) hastalığında koku duyusunun ileti yollarındaki plak oluşunu koku yitimine sebep olabilir” şeklinde konuştu.

“Parfüm, soğan ve kızartma kokuları migreni tetikleyebilir”
Koku ile migren arasında da ilişki bulunduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Korkut Bıçak, şu bilgileri verdi: “Migren toplumda yüzde 15 oranında görülen ve kadınlarda 2 kat daha fazla rastlanan bir hastalıktır. Trigeminovasküler sistemin aktivasyonu sonrasında salınan bazı nörotransmitterler sorumlu tutulmaktadır. Migrende pek çok tetikleyici arasında yoğun kokular (hoş olan veya nahoş olan) önemli bir rol oynamaktadır. Keskin parfüm kokusu, çamaşır suyu kokusu, soğan-sarımsak kokusu, kızartma kokuları gibi pek çok uyaran migren ataklarını tetikleyebilir. Kokulara hassasiyeti olan migrenli kişilerin özellikle bu kokulardan uzak durması gereklidir. Bazı temporal lob epilepsilerinde kişi nöbet öncesinde hoş olmayan pis kokular duyabilir.”