Sevgili dostum; şu memlekette, gerçeği konuşmak kadar zor, yalakalık yapmak kadar kolay bir şey yoktur!

Sorumluluk sahibi kimse hatalarıyla yüzleşmediği gibi, yüzsüzlük yapmaktan da utanmıyor. Cehalet ya da pislik çukuruna düşenlerin hiç kimse umurunda bile değil... 

Bir tarafta kuyruğu dik tutup uzun uzun nutuklar atanlar; diğer tarafta ise kısa ve öz konuşup çok susanlar! Elbette gücü elinde bulundurup ahkâm kesenler hep revaçta olacaktır! Yatıp kalkıp şov yapmanın mutluluğunu yaşıyoruz...Sevginin değil, korkunun esiri olmuşuz belki de!

Üst üste öyle acılar yaşıyoruz ki, bütün dünyanın gündeminde yer almaktan bir türlü kurtulamıyoruz...Bir o yana, bir bu yana savrulurken, "altta kalanın canı çıksın" veya "zaten öleceklerdi!" gerçeği hiç değişmiyor...Şöyle bir düşündüğünüzde, Kurtuluş Savaşı'nda dahi bu kadar can kaybı olmamışken, depremde enkaz altında kötü bir ölümle yüzleşen insanlarımız için kimse bir bedel ödemeyi nedense kabul etmiyor...! Kelimeler tükenmiş; sözler ise yetim kalmış; söylenecek her gerçek boğazlarda düğümlenmiş...Nasıl anlatılır ki bu acı?

Öyle anlaşılıyor ki sevgili dostum; yaşanan acılardaki benzerlikler, insanları birbirine bağlayabiliyor...

Bir tarafta insanlar, diğer tarafta ise devlet aklı..! "Olan oldu bitti; ölen öldü; kalan sağlar bizimdir" görüşü her daim hafızalarda...

Velhasılı kelam sevgili dostum; çelik kasalı binaları tapınak bildiler; akçeyi ilâh tanıdılar!

Ne zaman, karakterli ve arlanma duygusuna sahip olursak, "insan" olacağız elbette! Kaderle tedbir arasındaki ince çizgiyi ayırt ettiğimizde, ancak hayata gerçek anlamıyla tutunmuş olacağız...

Allah yaptı demek kolaydır sevgili dostum! Böylelikle ne bir soru sorabilirsiniz ne de bir cevap alabilirsiniz...!