Reklamcı babanız Hulusi Derici’ye en benzettiğiniz yönünüz: Argo mu, PR vizyonu mu?
Ben minyatür bir Hulusi Derici’yim. PR vizyonu da, argo da, hazır cevap olmam da onun DNA’sından. Ama bunların hiçbiri umurumda değil. Ben Hulusi’nin asıl merhametini almışım, o yeter.
Bir sürü dizi ve filmde rol aldınız ama hep kendinizi canlandırdınız: İrem Derici’yi oynamak kolay mı, zor mu?
İrem Derici 34 senedir gerçek hayatında da inanılmaz gerçek olduğu için zor olmuyor. Hatta şu an kendimden 3. tekil şahıs olarak bahsettiğim için kendime sinir oldum (Gülüyor). Senaristler de benim jargonumu çok iyi bildikleri için her şey çok yerinde ve tadında geçti bugüne kadar.
Okuduğunuz okullardan Mimar Sinan Piyano mu daha şamatalıydı, Bilgi Sosyoloji mi?
Bilgi Sosyoloji daha şamataydı çünkü ayıla bayıla girdiğim bir bölüm olmadı. Babamın yönlendirmesiyle ite kaka bitirdim. Ama MSÜ Devlet Konservatuvarı’nı aşkla bitirdim. O sene yüzlerce kişi arasından sadece beş kişi mezun olduk ve aralarında en yüksek puanı ben aldım. Bana Durkheim’le değil, Mozart’la gelin kardeşim.
Ses yarışmasıyla tanındınız, sonra siz de jüri oldunuz... Yarışmak mı, seçmek mi?
Vicdan azabı çekme manyağı değilseniz jüriliği tercih etmezsiniz. Çok büyük sorumluluk. Ne kadar eğlence programı olsa da yarışmacılar oraya çok büyük hayallerle geliyor. Hakkaniyetli davranabilmek gerçekten zor. Ama ben jüriliği de yarışmacılığı da A kalite yaptığıma eminim.
Hangisi daha büyük tıbbi pişmanlık: Klip partnerinizden korona kapmak mı, anoreksiya mı?
Klip partnerimden korona kaptığımı uydurdular. Dizi setinde kaptım ben koronayı. Ha, klip partnerimden kapmış olsaydım da değerdi. Brezilyalı beton arkadaşımızı gördüğünüzü umuyorum (Gülüyor). Anoreksiyaya da pişmanlık desem kaç yazar? Kanser olana “Pişman mısın?” diye sormak gibi bu senin sorduğun.