Türk tarihinin bilge adamlarından Şeyh Edebali'nin, Osman Bey'e ögütlerini bilmeyen yoktur herhalde sevgili dostum!

"Ey Oğul, Sabretmesini bil. Vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma; insanı yaşat ki, devlet yaşasın. Çok konuşma, boş konuşma, kem konuşma. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı. Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez. Gördün söyleme, bildin bilme. Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler. Cahil ile dost olma: ilim bilmez, irfan bilmez, söz bilmez; üzülürsün. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır. Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın… Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkâr ve iradene sahip olasın! Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir… Kişinin gücü günün birinde tükenir ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı kapalı gözlerden bile içeri sızar aydınlığa kavuşturur. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Faydalı ile faydasızı ayırt edebilenler, bilgi sahibi olanlardır. Ukalayla dost olma: çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur; üzülürsün. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Güceniklik bize; gönül almak sana. Açgözlü ile dost olma: ikram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez; üzülürsün. Sen seni bil; ömrünce bu yeter sana. Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Suçlamak bize; katlanmak sana. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez! Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Hayvan ölür semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil bırakmayanın ardından ağlamalı. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü zaman yok, süre az! Sabır kara bir dikeni yutmak, diken içini parçalayıp geçerken de hiç ses çıkarmamaktadır. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana. Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Hal bil, ahval bil, gönül bil. İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir! Mert ol, yürekli ol. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Kimsenin umudunu kırma. İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır."

Asırlar öncesinde verilen bu mesajlar ne kadar da anlamlı değil mi sevgili dostum! Şu bolluk çağında, insanoğlunun yaşadığı dramların büyük çoğunluğunun, gurur ve kibirin zirvesine çıkmış; üstünlük iddiasından vazgeçmeyip zorbalık, azgınlık ve küstahlık yapan yöneticilerden kaynaklandığını cümle alem biliyor artık...Üstün savaş makinalarını, masum insanların üzerine sürerek insan hakkı ihlâlleri yapmaktan ve yaptıklarını kendince haklı gerekçelere dayandırmaktan kaçınmayan aşağılık bir kafa yapısı kısacası bu!  Diğer taraftan, başarısız oldukları aşikâr olduğu halde, pişkin ve utanmaz bir yüzle halkını kandırmaya devam edenlere ne demeli sevgili dostum! Barınma ve beslenme maliyetlerinin hiç olmadık biçimde, sanki bir savaş koşulları yaşanıyormuş gibi, halkın çoğunluğunu ezdikçe ezmesi anlaşılır ve kabul edilir gibi değil.

Velhasılı kelam sevgili dostum; tanıdığım en güzel insanlar, kaybettiğinde üzülmeyen, kırıp dökmeyen; kazandığında da sevinmeyen ve şımarmayan insanlardır! Onlar, yenilgiyle galibiyeti, acıyla tatlıyı, mücadeleyle teslimiyeti, kazançla kaybı yaşamış olsa da, diplerden çıkış yolunu bir şekilde kendi bulmuş insanlardır. 

Güzel insanlar, tesadüfen ortaya çıkmazlar; onlar, kendi hikâyelerini kendileri yazarlar; kısacası onlar oluşurlar...

Sevgili dostum; güzel insanların intikamı da farklıdır. Yılmazlar; iyileşirler ve yoluna devam ederler; kendilerini inciten insanlara benzemeyerek hem de...!

Geçmişe bakıp işimize yarayacakları alıp günümüze ışık tutan bilince sahip olmak gerektiğini her daim unutuyoruz. Aklın hüküm sürdüğü bu çağda, akılsızlığa gark etmeyerek çok yönlü fikirleri düşünmeli. Okumak, öğrenmek, dünyayı gezip görmek ve çok çalışmak hayat felsefesi olmadan bir şeylerin ciddi anlamda değişmesi de imkânsız sevgili dostum...