İnsanların, sivil toplum örgütlerinin ya da diğer siyasi parti temsilcilerinin, mevcut hükümetleri veya bakanlarını istifaya zorlaması, bir demokrasi geleneğidir sevgili dostum! Başarır ya da başaramaz o ayrı bir mesele... Garipsenecek bir durum yok yani! Geçmişte  bir hükümete destek verenler, gün gelir hükümeti istifaya da davet edebilirler...Koşullar ve memnuniyetler değişmiştir çünkü... İkisi de doğal hak elbette. Bundan kimsenin alınması veya buna karşı bir tehdit dili kullanması hiç de haklı bir sebebe dayanmıyor kısacası. Uzun yıllar iktidar mensuplarından  kimse istifa edip çekilmediği için bu demokrasi geleneğimiz unutulmuş gibi duruyor. Yeni moda, "affınızı talep ediyorum" diyerek, görevden çekilmek artık...

Toplum olarak travmalar, korkular ve kaygılar içinde boğuluyoruz sevgili dostum! Her yaştan insanın takıntıları alabildiğine hayatını alt üst ediyor. Bilgenin, travmalar için dediği anlamlı bir sözüne kulak vermelisin:

"Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçecek gibi gelecek; kaç yaşında olursan ol uyuyunca geçmeyecek..."

Velhasılı kelam sevgili dostum; sevgisizlikten, mutsuzluktan, umutsuzluktan, travmalardan, takıntılardan kırılıp geçen bir toplumun, dilinden, "Hükûmet istifa! " sözünün dökülmesi yabana atılacak gibi değil. Elbette istifa etmeyecek kimse. Lâkin, ateş bacayı sarmışken, acı çeken ve acıyı hisseden insanların feryadını  böyle dile getirmesi daha insani ve daha vicdanî...Tehdit dili ise sevgili dostum; tamamen korkutarak, ürküterek bastırmaya yönelik bir hamle. Tutar mı, tutmaz mı bilinmez... Ama her kötülüğün bir sonu var ki, öyle böyle değil hani!

"Nereye kadar böyle gidecek?" diye bir soru sorarlar adama nihayetinde...!

Herkes ister tabi yaşlanmadan akıllanmayı...

Ama olmuyor işte sevgili dostum!

Bazı insanlar affedilmeyi hak etmiyor; bırak kendi haline...Kısacası, bazı haklar var ki, "helâl" edilmez; "mahşerde görüşürüz" derler! Ne yazık ki, böyle...