Hizmette yarışmak yerine, kavgada yarışan siyasilerin aksine, ülkem insanı sessiz sedasız, bir dayanışma ve paylaşma içinde…  

Gönüllüler, içindeki iyiliği harekete geçirenler devleti beklemeden depremzedeleri sarıp sarmalıyor…   

En kıymetli iyiliğin paylaşmak olduğunun bilincinde, acılara mehlem olmak için canla başla çalışıyor. 

 Daha ilk saatlerde, kar kış demeden, arabalarına atlayarak deprem bölgesine ulaşmaya çalışanları gördük. 

Çocuklarımızın, kumbaralarında biriktirdiği paralarını paylaşırken, iyilikte yarıştığını gördük. 

Bir can kurtarmak adına, kendi yaşamlarını tehlikeye atarak, enkazların altına girmekten hiç çekinmeyen güzel insanları gördük. 

Kıt kanaat geçinenlerin dahi, ellerinden geleni değil, gelemeyeni bile yaptığını gördük. Üstelik bunu, başkaları görsün, takdir veya teşekkür etsin diye değil, insan olmanın farkındalığını hissettikleri, bir acı karşısında duyarsız kalamadıkları için yaptılar… 

İnşallah bundan böyle de devam edecek, onları, acıları ve yoksunlukları ile baş başa bırakmayacağız. 

  Bugün en fazla ihtiyacımız olan işbirliğimizi; “empati, güven, uyum, anlayış, şefkat ve merhamet gibi” “iyilik” duyguları ile kurabilir ve sürdürebiliriz.  

İbn-i Sina “İyi, varlığın olgunluğu; kötü, varlığın yokluğudur.” der.  

İnsanlık bir bütün olarak, umut, iyilik sayesinde ilerler ve varlığını devam ettirir.  Ancak iyiliklerimizle değerlerimizi ve insanlığımızı yüceltiriz. 

Mesele iyi biri olmayı ve iyi şeyler hissetmeyi alışkanlık haline getirmektir…  

Eğer kişiye iyiliği öğretmek, iyiliğin içselleştirilmesine katkı sağlamak istiyorsak, sosyal hayatın her alanında, her daim, duygularımızı iyilikler üzerine şekillendirmemiz gerekiyor.  

Fârâbî,“Hiçbir iyilik, insan onu başkaları için istemedikçe ahlâkî erdeme dönüşemez” der..   

 Özellikle “bir beklenti içinde yapılan iyiliğin iyilik olmadığını, iyiliği yalnızca doğru olduğunu düşündüğümüz için yapmamız gerektiğini”, bu zor günlerde sıkça kullandığımız yardımlaşmanın ve işbirliğinin bir iyi olma hali olduğu bilinmelidir.  

Sabahattin Ali iyiliği şöyle tarifler; “İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir”   

 Yalan söylemenin artık bir kültür haline geldiği toplumumuzda, iyi insanları bulmak zor olsa da, erdemli niteliklerin geliştirilmesi, toplum olarak ahlaka hicret etmemiz için “inancın, bilginin ve düşüncenin gücüne” inanan doğru insan örneklerine ihtiyacımız var.   

 Sonuç olarak;  

Her alanda iyi insanları çoğaltmadan, kimden gelirse gelsin, yalanı ve kötülüğü dışlamadan düzlüğe çıkamayız.  

Fay kırıklarından bahsediyoruz ama bir o kadar önemli olan toplumun, kurumlara, yöneticilere ve siyasete kırıklarını ve güvensizliğini dikkate almıyoruz.

Siyaset kendini silkelemeli… Halk var olma mücadelesi verirken, kendi dertleriyle gündemi meşgul etmekten vazgeçmeli, rekabetçi ve kavgacı tutumunu değiştirmeli, öfke, karamsarlık ve çaresizlik diline çeki düzen vermeli, toplumu ayrıştıran tavrından vazgeçmelidir.

Umut vermek en güzel iyiliktir. Güzel ülkemden hiç olmazsa bunu esirgemeyin.