Bazen bir kedinin veya köpeğin dünyasından hayata bakmayı denemeli insan! Empati yeteneğini hayvanlar üzerinden geliştirme çabası içinde olmak istercesine.

Onların gözü veya kulağına ışınlamalı kendini.

Bazen bakışlarındaki anlam veya kulaklarındaki hareketliliğinin gizemini çözmeye niyet etmeli. Hayvanların gözlerinin insan gözüne temasının nasıl bir duygu olduğunu belki de anlayabilir; kedileşerek veye köpekleşerek...

Bazen herhangi bir ağaç olmalı; dallarını, yapraklarını, meyvelerini ve bünyesinde barındırdığı diğer canlıları hissetmeli.

Bazen de mısır, fasulye tohumu olmalı toprağa tutunmak istercesine. Filizlenme hikayesini yaşayarak ışığı aramalı ve ona yüzünü dönmeli.

Serpilip geliştiğinde ürün vermenin ve ardından kuruyup gitmenin nasıl bir ruh hali olduğunu tecrübe etmeli...
Belki de çoğunlukla hiç de haz almadığımız yaban arısı veya eşek arısı olmalı insan.

Yuvalandığı yerin hacmini ve stratejik nokta atışını anlayabilmeli.

Bazen de dahiyane peteğinde bal namına hiçbir şeye sahip olmamasını hatırlamalı...

Nihayet karınca veya kelebek gibi bakmalı hayata.

Kısa gibi görünen ömründe ne büyük başarılara imza attığını...
Velhasılı kelam azizim, çoğu kez insan hayvanların dünyasında gezinmeli; onların kendisi için yaratıldığının farkına varmalı.

Canlılar dünyasının sırlarını çözen insan, yabancıların tabiat ana dedikleri Allah' ın da nasıl bir kudret ve ihtişama sahip olduğunu görme mutluluğuna erişmeli...

Her şeyin altında, her canlı varlığın mevcut ömrü boyunca mücadele etme ve hayatla didişerek mutlu olma ve sevgi hazzına erişme arzusunu bulmalı...

Her ne kadar insanoğlu bu seyahatinde kendini üstün bir canlı olarak görüp böbürlenme hakkına sahip olsa da, Allah' ın, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmediği gerçeğinden hareketle haddini de bilmeli...

Aksi takdirde, alabildiğine cehalet ve zulüm, yeryüzünün ayıplarından ve insanlığın utançlarından en büyüğü olacaktır...Kadir kıymet bilmeye nankör insanlar kadrosu!