Ülkemizde ve Trabzon'da sorun olan turizm...!

Son yıllarda bacasız sanayi olarak adlandırılan turizm, ülke ekonomilerine önemli bir döviz kaynağı ve istihdam alanı kazandırırken özellikle turizm potansiyeli olan ülkelerin umut bağladığı bir sektör olmuştur.

Sadece ekonomik kazancı gözetmek yerine, turizmin gelişmesinde kilit rol oynayan çevresel kaynakları en doğru şekilde kullananlar, sosyokültürel yapıyı bozacak eylemlerden uzak duranlar uzun vadede kazançlı olacaktır.

Dolayısıyla bir yörenin turizm planlaması yapılırken, turizmin sadece ekonomik sonuçları değil, çevresel etkilerinin de dikkate alınması gerekir.

Amacınız sürdürülebilir bir turizm olmalı…

Doğal kaynakların bir gün bitebileceğinin, çevrenin özelliğini kaybedebileceğinin göz önüne alınması gerekir. İyi bir turizm planlanması yapılamayan yerlerde, doğal kaynaklar, tarihi kent dokuları, sosyo-kültürel değerler bozulmakta beraberinde getirdiği hızlı yapılaşma çevreyi tehdit etmektedir.

Halbuki çevre, turizmin hammadesini oluşturmaktadır.

Bilinçli bir planlama ile turizmin olumsuz etkilerini kontrol edebiliriz.

Sürdürülebilir bir turizm için ekolojik, sosyal koşullar ve ekonomik bileşenleri bir arada barındıran bütünsel bir bakış açısına sahip olmak gerekir. Sürdürülebilir bir turizm nicelik değil nitelikli bir büyümeyi hedefler.

Bugün bir çok turizm beldesinde olduğu gibi Trabzon’da da, turizmle birlikte ortaya çıkan yanlış uygulamalar tartışılmaktadır.

Yanlışın ilk basamağı; kentin taşıma kapasitesinin üzerinde turist barındırmasıdır. Bu da, turistlerin bölgeden aldıkları hizmetin kalitesini düşürmekte, kentin “yaylalar ve uzun göl gibi” özellikli yerlerinde ki kontrolsüz yapılaşmalar, doğaya ve tarihi çevreye zarar vermektedir. Bölge halkının turistlere karşı hoşgörü seviyesinin düşük olmasının önemli bir nedeni de, turizmden elde edilen gelirin adil bir dağlım göstermemesidir.

Başta doğal kaynaklar olmak üzere, arkeolojik, tarihi ve kültürel varlıkların korunarak turizmi geliştirebilmek için turizm faaliyetlerinin küçük ölçekli planlanması ve bölge halkının karar verme mekanizmasına katılımının sağlanması, kitle turizmine bir tepki olarak gelişen "alternatif turizm" politikalarının daha hassas ve denetimli olması gerekir.

Sonuç olarak;

Özellikle Trabzon’un sağlıklı bir turizm bölgesi olması için; çevreyle uyumlu, özgün turizm mimarisinin oluşmasına özen gösterilmesi… Yanlış arazi kullanımının bir uzantısı olarak, tarihsel sit alanların yok olmasının engellenmesi… Yerel halk ile turist arasındaki iletişimde uyumluluğun sağlanması… Geleneksel ve özgün değerlerin korunmasına dikkat edilmesi… Turistik istihdamda yöre halkına öncelik verilmesi gerekli ve önemlidir.

"Ucuz tatil cenneti" olarak pazarlanan ülkemizdeki turizm talebindeki artış bugün için bir başarı olabilir ama bir yörenin turizmle kalkınabileceği ancak uzun dönemde görülebilir ve değerlendirebilir… Kısa dönemde kar etmek hedefinde olanlar, kentlerine verdikleri zarar yüzünden, bir sonraki sezonda turizm üzerinden büyük bir beklenti içinde olmamalıdır…

Denetimsiz turizm uygulamalarının ve yatırımlarının çevreye zarar verdiğini böylece bir sonraki neslin hakkının da ihlal edildiğinin herkes tarafından bilinmesi gerekir.

Dolayısıyla sorunun çözümü, ancak sivil toplum örgütlerinin, belediyelerin, üniversitelerin, plancıların işbirliği yaptıkları ve halkın aktif katılımının sağlandığı demokratik bir platformda aranmalıdır.