Türk siyasetinin önemli sorunlarındandır; ilkesizlik; partilerin ve siyasetçilerin kimliksizleştirilmesi.

Rahmetli Uğur Mumcu’nun dediği gibi…”Gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri düşünen politikacılarımız bu tablonun ressamlarıdır.”

Örneğin son yıllarda sık sık dile getirilen Merkez sağ anlayışı, bu kimliksizliği büyüten bir konumlanmadır.

Bu konumlandırmada fikirler değil, popülist söylem ve kimlikler öne çıkar. İçindeki siyasiler bile çoğu zaman bulundukları ortamı anlatmakta güçlük çeker, kendilerini ideolojik bir çizgi ile tanımlamaktan kaçınırlar.

Aksi durumda, partisiyle inandıkları arasında kalarak, bir türlü kendi olamayan  (İYİ Parti milletvekili Yavuz Ağıralioğlu gibi) siyasetçiler ve çelişkili söylemleri gündem oluşturur..

Bu savrulma sadece kendilerini merkez sağ olarak tanımlayanlarda yok elbette. Çoğu siyasi partide durum aynı.

CHP’de aynı kimliksizliği fazlasıyla yaşamakta… Yaşanılan eksen kaymasını da helalleşme kılıfına oturtmaya çalışmakta…

Seçim yatırımı adına yaşanan bu kayma,  kısa vadede kazanç gibi gözükse de, uzun vadede partiyi itibarsızlaştıracak, inanırlığını zedeleyecektir. En çokta o çatı altında Atatürk değerlerine inanmış siyasileri kimliksizleştirecektir.

“Bu bir değişim değil, değişimde gelişim vardır. Hangi değerlerin senin için önemli olduğunu bilirsin…”

Bu krizi yaşayan siyasetçilerin kendi olamama gibi bir durumları söz konusu…

Peki, kendi olamayan bu siyasilerden ne bekleyebiliriz?

Bir siyasetçinin üretmesi, yaşamlara dokunması için önce kendini tanımlaması, bulunduğu yerin ve fikrin sorumluluğunu içtenlikle alabilmesi, kalbiyle aklının savaşmaması, kendinden ne beklendiğini bilmesi ve mücadeleci olması gerekir. 

Sürekli üstlerini memnun etmeye çalışan, verilen kalıpların dışına çıkamayan, attığı her adımda parti başkanının onayını alma çabasında olan birinde mücadele ruhu olabilir mi?

Bu çaba zamanla onu yoracak muhtemelen bir müddet sonra da izleyici olmayı tercih edecektir. Hatta görünmez olmayı yeğleyenler var.

Şu an bir çok siyasi böyle…

Bir kısır döngü içinde kalarak, istenilen kalıba girmek adına, kendinden ve fikirlerinden vazgeçenler sadece onlara sunulan ortam kadar kalacaklarını bilmiyor olamazlar.

Allah kimseyi aklıyla, kalbi arasında bırakmasın.

Siyasetçilere sözüm şu ki, inandıklarınızla var olmak ve büyümek için önce kendinize dürüst olmalısınız…

O vakit kendinin ve düşüncelerinin insanı ol. Bulunduğun yeri ve siyasetini bir daha gözden geçir… 

Siyasetteki kimliğin; doğrularınla yol almak, kendini bir gayeye yöneltmek ve orada direnmek olmalıdır.

Ait olduğun değerlerin farkına var. Seni kimliksizleştiren bu siyasi hırs ve tutsaklıktan arın.

Hiç Olma!