Doğduğumuz dünya çok acımasız, ama aynı zamanda ilahi bir güzelliğe de sahip sevgili dostum! Anlamlı oluşunun mu yoksa anlamsızlığının mı ağır bastığına karar vermek, insanın yapısına bağlıdır... Gülüşün, ruhun en güvenilir aynası olduğunu biliyoruz elbette. Bir bebeğe bakın; yalnızca bebekler, tam anlamıyla hoş gülerler. Bunun için de çekicidirler. Ağlayan çocuktan nefret edenler de çoktur ama, gülen çocuk cennetten bir ışıktır bizim için. Geleceğin ve insanlığın tertemiz, saf olacağı zamanın temsilcisidir.

Bakma sen sevgili dostum; memleket gündeminin ne olduğuna...Canlı ve diri bir Türkiye var; hayatın bütün neşesini inadına sürdürmek isteyen...Gençlerin ve çocukların  sürüklediği bir Türkiye gündemi bu aslında. Yetişkinler ne kadar gergin ve kaygılı olsa da, onlar olup biten her şeyden haberdar olarak günlük yaşamın akışını ellerinde tutuyorlar. Birbirini özleyenlerden tutun, seyahat etmek isteyenlere kadar uzanan bir hareketlilik bu. Uçaklar, otobüsler ve trenler yine dolu. Her ne kadar salgın koşulları yaşansa da, kimi mecburiyetten, kimi de hayallerinin peşinde koşuşturup duruyor. Teknoloji böyle bir şey işte  sevgili dostum; insanların birbirine kavuşmasını, işini gücünü daha pratik hale getiriyor. Mesafeler artık çok kısaldı kısacası. İnsan yeter ki gitmek istesin. Ölüm olaylarının yanında, nişanlar, eğlenceler, sünnetler, nikah törenleri ve düğünler de devam ediyor. Her ne kadar eskisi gibi neşeli olmasa da, hiçbiri  son bulmuş değil! Anadolu insanının gurbetçi kültürü bütün canlılığını havaalanlarında, tren istasyonlarında ve otobüs terminallerinde kendini gösteriyor bir şekilde. Değişen tek şey, yolculukların pahalı olması, kış olmasına rağmen. İnsanlar, siyasetçilerin bütün saçmalıklarına inat teslim olmuş değil...Bandolar, davul zurna, kemençe, sazlar ve bağlamalardan nameler eksik olmuyor.  Bütün gözler, pandeminin biteceği tarihe odaklansa da, virüse başkaldıran, onunla savaşan dinamik bir kitle var sonuçta. Pandeminin sona erdiğini düşünsenize bir de. Ortalık daha da hareketlenecek, küresel bir bayram havası yaşanacak. Bu süreçte, yüzleri gülmeyen, kürsülerden ve ekranlardan birbirine atıp tutan, risk almadan iş olsun torba dolsun cinsinde konuşup duran ve ölüm korkusuyla pısırık kalan siyasetçi takımı nihayetinde silinip süpürelecek; yeni yüzler ve yeni bir anlayış hakim olacak. İnsanlar diyorum sevgili dostum; insanlar...Onların gerçeklerinin önünde hiçbir güç duramaz. Kin ve nefret nedir bilmeyen insanlar bunlar. En fazla küsüp kırılırlar. Hayatın kahredici yönlerine karşı dirençli, bir o kadar da, dik duran insanlar... Hayatı geleceğe taşıyacak dinamik bir kitle açıkçası. Ve de siyasetçilerin en çok ürktüğü kitleler bunlar...

Velhasılı kelam sevgili dostum; iyilik tohumlarını hep cebinde tutanlarla kötülük tohumlarını saçıp savuranların mücadelesinde elbette iyilikler üstün gelecek. Kötü günlerde, iç dünyasında fırtınalar kopanların, kişiliğini geliştirenlerin ve maneviyatını güçlü tutanların dediği olacak. Sevgili dostum; insan sevdiğini unutur, ama sevilmediğini asla unutmaz...