"İlahi güce karşı duyulan şükran duygusu nedir?" diye sorarsan sevgili dostum; "Küçük bir sonsuzun, büyük bir sonsuz karşısında duruşudur" demekle yetinebilirim.
Insana en çok acı veren şey, söyledikleriyle söylemek istedikleri arasındaki uçurumdan ibaret...

Gerçek hayat denilen şeyin ne olduğunu, nerede olduğunu henüz bilenimiz yok!

Hayallerimizi ve diğer sahip olduğumuz güzellikleri elimizden alsalar, öylece ortada kalakalacağız.

İnsan olan ne kadar anladıysa ya da anlamaya çalıştıysa bir o kadar derinlere batıyor; sıkışıp kaliyor...

Hani demişti ya bilge, " Öylesine güzel bir gökyüzünün altında bu kadar kötü insan nasıl yaşayabiliyordu?" 
Öyle anlaşılıyor ki, namuslu olmak sizi diğer insanlardan üstün yapmadığı gibi övünme haķkını da vermiyor...

Zaten insan olan yaşadığı sürece namuslu olmak zorundadır; bu bir yaşamsal kuraldir; insan olmanın erdemliliğidir.

Ancak insan oğlu aptal değilse bile korkunç derecede nankörlüğe yatkın olduğu da bir gerçektir.

Bazen eşi benzeri bulunmayan bir nankörler ordusuna dönüşebiliyor...

Önce biraz ağlarlar ama alışırlar. Insanoğlu her şeye alışır. Hayatı boyunca şöyle bir kaç kişinin suratına tokat atmadigina pişman olan nice insanlar vardır.
Dünya, hassas kalpler için acının hiç eksik olmadığı bir yere dönüşür nihayet!

Velhasıl-ı kelam dostum; gerçekten büyük insanlar, büyük acılar çekmek zorundadır...
En iyisi hiçbir şey düşünmemek; mümkünse tabi...