Siyaset

Maçahel'e yolculuk - Özel Röportaj

Abone Ol

Herkesin bir Karadeniz hayali vardır. Kimisinin olmasa da başkalarınınkini paylaşmak için yola çıkarlar.

İşte Avukat Begüm Gürel'de bunlardan bir tanesi... Haberlobi okurlarının yakından tanıdığı Begüm Gürel ile kısa bir sohbet ettik. Arkadaşının Karadeniz turuna ortak oldu. Bir kaç soruyla sizi gezisine dahil etmek istedik. Keyif alacağınızı düşünüyoruz. Hiç bu tura çıkmayanlara bir tüyo verelim. Bu gezi yazısını okuduktan sonra soluğu havaalanında alacağınızı garanti edebiliriz. İçine birazda fotoğraflarından ekledik. Deklanşörüne sağlık demeyi ihmal etmeyin. Buyrun size Gürel ile ‘Maçahel’

Doğu Karadeniz turuna çıkmak nasıl aklınıza geldi? - Ben daha önce de Karadeniz’i, özellikle Trabzon’u ve Rize’yi çok kez ziyaret etmiştim. Karadeniz’de birçok müvekkilim bulunduğundan, hatta Trabzonlu Otelciler Birliği’nin avukatlık görevini üstlendiğimden iş amaçlı birçok kez Karadeniz’e gidip iş gezilerimi birkaç gün uzatarak tatil yapmışlığım vardı. Her yıl hem tatil hem de iş sebebiyle Doğu Karadeniz’e gitmeyi çok seviyorum. Bu yıl da Doğu Karadeniz turuna çıkma fikri, çok sevdiğim arkadaşım Avukat Hülya Kavan’ın önerisi ile ortaya çıktı. Kendisi Kurban Bayramı’nda Macahel’e gideceğini, orada hem bir gezi tatili hem de bir yoga kampına katılacağını söyledi.

ÜLKELER ARASI İLGİNÇ ANLAŞMA İlk önce isminden dolayı Macahel’in Türkiye’de bir yer olmadığını düşündüm. Sonrasında Artvin’in Boçka ilçesine bağlı, Karçal dağlarının eteklerine kurulmuş bir vadi olduğunu ve 1921 yılında Rusya-Türkiye arasında yapılan sınır anlaşmasıyla bugünkü halini aldığını öğrendim. Yapılan anlaşma sonucunda vadide yer alan 18 köyden 12 tanesi Gürcistan ve 6 tanesi Türkiye sınırları içerisinde yer almış. Aynı zamanda Macahel 2005 yılında UNESCO tarafından tescillenmiş ve dünyada ekosistemi bozulmamış biyosfer alanı olarak geçiyor.

Doğu Karadeniz turuna kimlerle çıktınız? - Doğu Karadeniz turuna 2021 senesinde çok sevdiğim arkadaşlarım Hülya Kavan ve Çiğdem Zeytinci ile çıktım. Ama aynı zamanda orada bir araya geldiğimiz, Kurban Bayramı’nda Doğu Karadeniz’i gezmeyi ve yoga, meditasyon yapmayı tercih eden birçok insan ile birlikte bu tatili gerçekleştirdik.

Bu yola çıkarken yanınıza neler aldınız? - Bu yolculuğa çıkarken yanımıza aldığımız ilk şeyler yağmurluk, su mataramız, su geçirmeyen sırt çantamız ve su geçirmeyen trekking ayakkabılarımız oldu. Hava, İstanbul’a göre daha serin ve değişken olduğundan uzun kollu, kalın üstler ve neme dayanıklı, yürüyüşlerde bizi zorlamayacak kıyafetler tercih ettik. Bunların haricinde de ıslanmaya karşı yanımızda bolca çorap götürdük.

Beklediğiniz geziyi buldunuz mu? - Açıkçası belediğimizin çok daha üstünde bir gezi gerçekleştirdik. Artvin’i daha önce hiç görmemiştim ama çok gitmek istediğim bir yerdi. Macahel, 900 rakımda doğasıyla, dokunulmamış ve bozulmamış haliyle cennetten bir parça gibi. Teknolojinin olmadığı, hatta telefonun çokça çekmediği bir yer olmasıyla bize çok iyi geldi. Bu gezi ile arındık ve kendimizi bulduk diyebilirim. Macahel’in endemik bitki örtüsü olduğundan yeşilin her tonuna şahit olabiliyorsunuz.

CENNET NASILDIR HİSSİNİ VERDİ Bir anda yağmur yağarken bir anda sis çökebiliyor ve aniden güneş açabiliyor. Burada yağmurda yürüyüş yaparken bile insan çok keyif alıyor ve oksijene doyuyor. Sabahın erken saatlerinde, şehir hayatında dışarı çıkıp oturduğunuzda yoğun miktarda bir nem ve çiğ ile karşılaşırsınız fakat orada saatlerce balkonda otursanız bile rahatsız olmuyorsunuz. Macahel bana, gerçekten burası böyle bir yerse, cennet nasıldır hissini verdi. Kesinlikle korunması gereken bir yer.

BETONLAŞMA OLMASIN Bu noktada Macahel’in yerlilerine çokça görev düşüyor ve açıkçası kendileri bu görevi layıkıyla yerine getiriyor. Yerli halktan duyduğuma göre, Macahel’de hiçbir toprak dışarıdan birine satılmıyor. Bu uygulama Macahel’in doğallığını çok etkili bir şekilde koruyabilir ve Macahel’de de ülkemizdeki diğer doğal güzelliklerimizde olduğu gibi bir betonlaşma olmasının önüne geçebilir. Macahel’in en güzel tarafı teknolojinin olmaması ve yapılaşmanın, bununla beraber insan sayısının çok az olması. İnsan orada kaldığı köy evinin sakinliğinde huzur buluyor. Yaşayan yerli halkın bu sayede ömürlerinin çok uzun ve sağlıklı olacağını söylemek durumu pek de abartmak olmaz.

Gezide öncelikle neler yaptınız? Aklınıza neler geldi? Bu gerçekten umduğunuz kadar muhteşem miydi? - Gezimizde Doğu Karadeniz’i, Macahel’i bolca gezmekle birlikte yoga ve meditasyon yapma fırsatı bulduk. Aynı zamanda orada yaşayan yerli halk ile de bolca zaman geçirdik. Son gecemizde onlarla birlikte Artvin’e özgü Deli Horon dansını öğrenmeye çalıştık. Bizim için çok farklı ve keyifli bir deneyimdi.

ATATÜRK SEVGİSİ Artvin’in insanının Atatürk’e olan bağlılığı ve Türklük kavramına verdiği değer beni çok etkiledi. Misafirperverlikleri ve içtenlikleri tatilimize daha da anlam kattı. Hatta oradayken bir köy düğünü olduğunun haberini aldık fakat havanın çok yağışlı olması sebebiyle düğüne katılamadık. Umarım bir sonraki Doğu Karadeniz turumda bu şansı elde edebilirim. Çünkü farklı kültür ve geleneklere bu şekilde şahit olmanın insanı çok geliştirdiğine inanıyorum.

Doğu Karadeniz turunda duraklarınız nelerdi? - İlk günümüzde Trabzon’da bir mola verdik ve kahvaltı ettik. Daha sonra Rize’den geçerek Artvin yolculuğumuza başladık. Artvin’in Borçka ilçesinde Karagöl’ü ziyaret ettik. Gidiş yolu uzun ve kalabalık olmasına rağmen doğasının ve manzarasının güzelliğini görünce yolculuğun uzunluğuna değdi diye düşünüyorum. Sonrasında Macahel’e doğru yola çıktık. Artvin merkezden Macahel’e yolumuz yaklaşık 2.5 saat sürdü. Macahel’de Deda Ena Pansiyon’da konakladık. Konakladığımız yerden gerçekten her anlamda çok memnun kaldık. İlk günümüzde civar köyleri gezdik ve yürüyüş yaptık. Sonraki günde Macahel Baraka adlı yerde durakladık.

MARAL ŞELALESİ Ayşe Hanım’ın harika tarçınlı ve tuzlu kurabiyelerini yedik. Hatta dönüş yolumuzda kurabiyelerden tekrar alarak bu güzel lezzeti İstanbul’a kadar getirdik. Akabinde dere kenarında ağaçların içerisinde yürüyüşler yaptık. Çevremizdeki doğa güzelliklerine hayran kaldık. Yağan yağmur yürüyüşlerimize başka bir güzellik kattı. Bir sonraki günümüzde Maral Şelalesi’ni ziyaret ettik. Şelalede hem yürüyüş yaptık hem de yüzme fırsatımız oldu. Su soğuk olsa da büyüleyici bir yerdi, çok keyif aldık. Camili köyde duraklayıp merkezde bulunan ve 1855 yılında yapılmış olan camiyi ziyaret ettik. Camiden çıktıktan sonra Servet’in Yeri adlı mekanda çok lezzetli bir mıhlama yedik.

Sonrasında otelimize geri döndük. Bu sıralarda her gün sabahları yoga ve akşamları meditasyon yaparak ruhumuzu dinlendirdik. Dönüş yolunda son olarak Rize Çayeli’nde meşhur Lale Lokantası’na uğrayarak birçok güzel lezzeti tadabilme fırsatı bulduk. Son günümüzde Macahel’den ayrılmak bizim için çok zordu, kalbimizin bir yani hala Macahel’de kaldı diyebilirim. Bir gün yeniden Macahel’i ziyaret edeceğime eminim ve tekrar gitmek için sabırsızlanıyorum.

En çok neyi beğendiniz birkaç tane sıralayabilir misiniz? - Bu sorunun cevabını vermek gerçekten çok zor. Macahel eşsiz doğasıyla, güzellikleriyle ve insanıyla gerçekten cennetten bir parça diyebileceğimiz bir yer. Orada geçirdiğimiz her an çok özel ve farklı. Herkesin gidip görmesi gereken bir yer olduğunu düşünüyorum.

Başka insanlara böyle bir turu önerir misiniz? Önerirseniz nedenlerini yazar mısınız? - Macahel eminim ki herkeste farklı anılar ve deneyimler bırakabilir. Ben Doğu Karadeniz’i zaten çok seviyorum. Kaldı ki ülkemizin geçtiği bu zor günlerde, ciğerlerimiz, canlarımız yanarken Karadeniz’in kıymetini daha çok anlamalı ve betonlaşmadan uzaklaşmalıyız. Karadeniz’i daha çok korumalı ve doğal yapısını bozan her türlü yapılaşmadan kaçınmalıyız. Aynı zamanda bizim orada bulunduğumuz tarihlerde Rize ve Artvin’de yaşanan sel felaketinden etkilenen tüm halka da geçmiş olsun dileklerimi iletmek isterim. En kısa zamanda hasarların giderilmesini ve yaraların sarılmasını temenni ediyorum. Bizim bir tane ülkemiz var. Bu ülkeye birlik olarak sahip çıkmalıyız.

YOGO’NUN HORONLA TANIŞMASI Gezimizin can alıcı yerlerinden biri de Dedaene Pansiyon oldu. Konaklarken kendimizi evimizde hissettik. O kadar sıcak ağırlandık ki, evimizde hissettirdiler. Hatta öyle ki; köy düğününe davet ettiler. O düğünün heyecanını pansiyonumuza kadar taşıdılar. Yöresel müziğin ezgilerin tınısı halen daha kulağımızdan gitmedi. Yasin beyin horonuna ise sadece ‘gidin, görün’ derim. Hayır hayır iddialıyım. Mutlaka izlemelisiniz.

Yogonun dinginliğini horonla attık mı desek yoksa Yogo nereeeee horon nere mi desek.. Aslında yazıyı şöyle bitirelim; Yogo’nun horonla tanışması! Ne dersiniz? Esen kalın..