Tarihin derinliklerinde  bağbozumu şenlikleri denilen bir uygulamanın, günümüzde  unutulduğu kesin sevgili dostum!

Şenlikler, hasat sonrası bir bayram havası gibi yaşanmış;  kültürel ve dinî temelli de olsa, yüzyıllardır kutlanagelmiş... Bazen de panayır şeklinde hayat bulmuş...Üretici ile tüccarı buluşturduğu gibi, yerel eğlence kültürü oluşmuş ve sosyalleşme aracına dönüşmüş...

Daha sonraki yıllarda yerli malları haftası olarak resmen adlandırılsa da, aynı amaca hizmet etmemiş...

Bazı bölgelerde üzüm,  bazı bölgelerde fındık,  bazı bölgelerde zeytin, bazı bölgelerde ise zeytin ve daha nice ürünlerin bir araya getirilip sergilendiği ve nitelikli ürün yarışmalarının düzenlendiğini de biliyoruz...
Gelelim fındığa...

Fındık  alanları eskiye oranla miras yoluyla küçüldüğü için artık çoğu aile için ticari bir ürün olmaktan çıkmış; sadece yemeklik, hediyelik veya ek gelir getiren bir ürüne dönüşmüş...

Fındığı yeme sırası artık üreticinin olacak sevgili dostum!

Maliyetlere bakarsanız hiç de kârlı bir ürün  olmadığı da aşikâr...

Herkes kendi fındığını kavurup yesin veya eş dostla paylaşsın!
Yıllar önce bölgenin fındık tanıtım grubu günlerce aganigi aganigi diyerek fındık tüketimini artıracağını ve reklamın iyisi kötüsü olmayacağını düşünmüş olsa gerek...Ancak reklamın mahiyetine bakıldığında yine cinsellik mesajı üzerinden  bir espiri yapılmak istenmişti.

O reklamlar fındığa nasıl bir ivme kazandırdı bilinmez ama, neye iyi geldiğinin, halk diliyle mesajı verilmiş oldu; Karadeniz fıkrası gibi bir şey yani...
Hadi bir festival düzenleyin bakalım; en iyi fındığı kim yiyecek; ya da herkes kendi fındığını yesin kampanyası! Büyük arazi sahipleri ise işin ticaretine devam ededursunlar...

Yoksa fındık fiyatı az verildi çok verildi, üreticide memnuniyet yaratmadı ve siyasetçilerin fındık üzerinden prim yapma ve ahkam kesme işi de büyük ölçüde sona erdirilmiş olur...

Hayırlı olsun, selam olsun fındığını yiyenlere ve dostlarıyla paylaşanlara...!