Kendi yanlışları yüzünden mutsuz insanlar,
suçu başkalarının üstüne atarak bedeli kendileri değil başkalarına ödetirler ve bunu da alışkanlık haline getirmekte bir sakınca görmezler. Seçilmiş 
önderlerine yönetimi veren de onlardır.

Sonuçta, liderleri de sorumluluk üstlenmek istemezler; bu yüzden sefil kitlelere dönüşürler. 
Şimdi ise bir tilkinin izini sürmekle meşguller. 
Bomboş kafaları var üstelik!
Çeneye kuvvet boş sözler üretirler.

Yapıp ettikleri ve son durumlarıyla  ilgili hiçbir kaygıları da yoktur. Yoktur ama gün gelir, tepetakla olurlar; gerçeklerin acı olduğunu öğrenirler...Piskindirler, kolaycılığa alışmışlardır ve bu kolaycı yaşam felsefelerini bencilce kullanırlar; paylaşmak onların kitabında yazmaz. Yazmaz ama kitapları da dürülür kendileri de dürülür nihayetinde! Ahhhlar vahlar içinde feryadı figan uzayıp giderler; gidecekleri yere!

O yer, bildiğiniz yerlerden değildir; bir bahçe içinde alev ateş yanan bir fırını andırır...Odununu ise kendileri götürmüştür oraya...

Yakacak birileri elbette bulunur; suskun bakışlarla...
Nihayetinde sevgili dostum; kapılma çoğunluğa, vazgeçme düşüncelerinden ve hakikatlerinden...Sonunu bilmediğin bir ateşe atılmanın dayanılmaz cesareti seni de sarmasın!

Deli cesaretidir bu, olasılıkları yüksek olan ve de meçhule giden bir gemiye binmek! Herkes, kararlarının bedelini ödemekle yükümlü ise biz bu bedeli elbette ödeyeceğiz de ya başkaları...