"Ulusal Stratejik İletişim Politika Belgeseli" ve "Dezenformasyonla Mücadele" çalıştayı İstanbul’da yapıldı.
Toplantıya, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, sivil toplum, düşünce kuruluşları, akademi ve medya kuruluşları temsilcileri katıldı. Fahrettin Altun, karalama kampanyalarıyla karşı karşıya olduklarını ifade ederek, “Dezenformasyonla mücadele bizim asli işlerimizden bir tanesi ne yazık ki yaşadığımız kültürün en hayati tehditlerinden bir tanesi, dezenformasyon bombardımanıyla karşı karşıya olduğumuz bir dönemi yaşıyoruz. Enformasyonun modern dönemdeki tahakkümünü altüst eden bir gerçeklik dezenformasyon zira modern felsefe aydınlanma felsefesine dayanır, aydınlanma felsefesinin temelinde de bilginin güç olduğu yaklaşımı vardır bugün bilginin tahtından edildiği yalan içeriklerinin yerini doldurduğu bir dönemi temsil ediyoruz beraber. Elbette mücadele edeceği biz hakikati temel alıyoruz ne olursa olsun hakikat uğruna mücadele edilmesi gereken bir değerdir diyoruz bu doğrulta da dezenformasyonla mücadele de yoğun bir gayret sarf ediyoruz. Esas itibariyle dezenformasyon dünyanın sorunu sadece bizim sorunumuz değil fakat dezenformasyon kampanyalarının uluslararası alanda en fazla odağında olan ülke Türkiye. Çünkü Türkiye son 20 yıldır yaşadığı gelişim çağı çizgisiyle geçmiş dönemden farklılaşmak kabiliyeti dolayısıyla kıskaca alınmaya yürüyüşü durdurulmaya çalışılan bir ülke bu noktada yalan endüstrisinin bütün imkanları seferber edilerek bu süreçte bu kampanyaların muhatabı olmuştur. 2018'de yapılan araştırmada Türkiye yalan habere muhatap olma noktasında dünyadaki birinci ülke olarak tespit edilmiştir. Bu rapora göre yüz haberden ellisi yalan. Türkiye’yi muhatap alan Türkiye’de üretilen haberlerin yarısı yalan” dedi.
“Türkiye bu örgütlerle mücadele etmek zorunda”
Fahrettin Altun, “Elbette bu noktada biz Türkiye’nin dezenformasyonla imtihanı özellikle 8 yıldır çok yoğun bir şekilde yaşıyoruz. Modern demokrasilerde dönüp baktığımızda dezenformasyonun her şeyden önce toplumsal kaos, siyasal istikrarsızlık ortaya çıkarmak, ekonomik kriz çıkarmak için kullanıldığını görüyoruz. Bütün bu araçlar esasında bir amaç için seferber ediliyor dış müdahale imkanı yaratabilmek. Dış müdahaleyi bir ülkeyi açık hale getirebilmek hayata geçirilmesi için dezenformasyon siyasetinin son derece merkezi rol oynadığını görüyoruz. Dezenformasyon örgütlü bir şekilde sürdüğünü bu noktada terör örgütlerin, yabancı devletlerin, devlet altı aktörlerin, çok uluslu şirketlerin, sivil toplum kuruluşlarının burada aktif roller oynadığını görüyoruz, Türkiye bu aktörlerin kampanyalarının muhatabı ve mağduru bunlarla mücadele etmek zorunda” ifadelerini kullandı.
“Çok inanılmaz örneklerle karşılaştık”
Uluslararası kuruluşların yalan haberlerine maruz kaldıklarını ifade eden Fahrettin Altun, “Dezenformasyonun yalan endüstrisinin ne kadar yıkıcı olabileceğini 8 yıl önce Gezi kalkışmasında gördük o günleri hatırlayın karşımıza çıkan yalan haberlerle bir taraftan dehşete düşüyorduk, bir taraftan da bariz yalanlar olduğu için hiçbir kesimin itibar etmeyeceğini varsayıyorduk. Eylemler 48 saat daha sürerse Avrupa Birliği hükümeti devirme kararı alacak bu haber sosyal medyada defalarca dolaştırıldı, milyonlarca kişi tarafından görüldü ve maalesef gerçekmiş ki dolaşıma sokuldu. Avrasya maratonu için Boğaziçi Köprüsünden geçen maratoncular onların oluşturduğu uzaktan fotoğraf Gezi kalkışmasına katılan protestocular olarak servis edildi ve bunu bir parti kendi resmi hesabından paylaştı. Çok inanılmaz örneklerle karşılaştık yine deniz kazasında sırtından yaralanan bir kişi, Gezi kalkışmasında protestocu kişinin polis tarafından sözüm ona yaşanan bir hadise gibi takdim edildi. Onlarca trafik kazası görüntüsü eylemlerde ortaya çıkmış görüntüler gibi yansıtıldı” şeklinde konuştu.