Belki de günümüz insanının en büyük arayışı, mutluluğun formülünü bulabilmek uzerine. Işin aslını ararsanız bunun bir formülü olmadığını bile bile aramak, sadece bir teselliden ibaret.

Ah sevgili dostum ah! Mutluluk bazen bir çocuğun gülüşünde, bazen birkaç kadeh içkide, bazen bir şarkının namelerinde, bazen bir ressamın çizdiği resimlerde, bazen bir kuşun sesinde, bazen bir kadının nezaketinde, bazen bir erkeğin merhametinde, bazen bir yaşlının bilgece söylediği sözlerde, bazen denizin dalgalarında, bazen rüzgarın serinliğinde, bazen çiçeklerin renginde ve kokusunda, bazen bir köpeğin size oyun yapmasında, bazen bir kedinin miyavlamasında, bazen yağmurun ahenkle yağmasında, bazen gecenin karanlığında, bazen bir kız çocuğunun gözlerinde, bazen geceye aydınlık ve ses veren ateşte...

Nerde ararsan ve bulabiliyorsan orada; binbir çeşit  yani. Insanı düşündüren, duygulandıran, hüzünlendiren ve ilham verip yaratıcılığını ortaya çıkaran her ne varsa orada...

Mutluluk o derece imrenilen ve kıskanılan bir şey olmuş ki tarihte, Antik Yunanda tanrılar,  mutluluğu insanlar bulamasınlar diye iyi bir yere saklamak isterler. Ne okyanusun en derinine, ne dağların başına, ne de yerin dibine saklamak isteseler de insanların bunu bulacağını düşünerek, tam tersini yapmışlar; onu insanın kalbine gönlüne gizlemişler; bulamasınlar diye...

İnsanın gönlüne dokunmak ve orada yer edinmek veya insanın gönlünden düşmek işte böyle bir kültürün devamı. Di ler de bu kültürü geliştirmiş hatta felsefi bir derinlik kazandırmış...
Bazı insanlar içinse mutluluk, pantolona işemek gibidir. Islattığını herkes görür ama sıcaklığını yalnız sen hissedersin!
Insanlar vardır; bütün yaşamları boyunca mutluluğu kendi tekellerinde tutmak istercesine, insanlığın mutsuzluğu ve umutsuzluğu için çalışırlar. Korku ve dehşet sahnelerini kurgulayıp sokarlar beyinlere, bastırırlar korku imparatorluğunun kurallarını insanların kalplerine! Mutluluk unutulmuştur artık ve kimsenin de onu arama gibi bir arzusu kalmamıştır. Öncelikler değişmiştir insan oğlu için. Hayatın inişli çıkışlı, taşlı topraklı yollarında yeni bir kötü  sürprizle karşılaşmamak için önüne bakmaktan başka bir önceliği kalmamıştır artık...
Böyle zamanlarda insanlar da değişir o zamanın gerçeklerini yaşar ve yaşatır. En ilginç ve gülünç olanı da, insanların sizi eskisi gibi izin vermediginizde, değistiğinizi söylemeleri...

Ne garip ki, bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirdigimizde, ilk vazgeçtiği kişi siz oluyorsunuz. Alışmıştırlar sizden faydalanmaya veya kullanmaya, tatlı sizler ve büyülü cümleler söyleyerek. Küçük bir aksilikte sizi sendeletirler....

Sonucta anlarsın ki sevgili dostum, "iyilik garipliktir" diyen bilgenin haklılığını...Lakin vazgeçemezsin insanligindan, değişemezsin bir türlü, düzene ayak uyduramazsın, istesen de kötülük yapamazsın.

Yapamazsın ama canını acıtanı, yakanı sen de acıtmadan ve yakmadan rahat edemezsin...Kafanı kaldırır ve aşağılık karakterlere, "sizi rahatsız etmeye geldim" deyip meydan okursun...
Ah sevgili dostum ahhh! İnsanlar artık yavaş yavaş inanmamayı, guvenmemeyi,sevmemeli ve kronik şüpheci olmayı öğrenir. Bu gerçekleştiğinde artık ne yazık ki çok geçtir. Bilgenin tecrube dediği şey de budur! Kalbiyle bağlantısını kesmiş kişi artık tecrübeli olarak tanımlanır...

Herkes  doğru insan bulmak ister, yanılmamak için... Ister, istemesine de doğruluğa kendinle başlaması gerektiğini de ihmal eder. Oysa kim mücadele etmez ki, dogru insanı bulabilmek için...Insan bazen kendi içine dalmalı, ruhunuzun derinliklerine inmeli, kendini tanımalı..."Düsünmek, davranışın provasıdır" derken bilge, çoğu şeyi anlamak ve de affetmeyi öğütler aslında. Tarih, eski hataları tekrarlayan yeni insanlardan ibarettir...Tuhaf ve garip değil mi? Birini işaret ederek suçlarken, işaret parmağınız onu, diğer üç parmağınızsa sizi gösterir...

Garip değil mi ulaşamayacağın kadar yüksekte sandığın kişiler, aslında eğilemeyeceğin kadar alcaktırlar; alcaktadırlar!
Velhasılı kelam sevgili dostum, düşünebilen herkesin insan olması, insan olan herkesin düşünebildiği anlamına gelmiyor. Işte evrendeki en büyük gösteri, sen aklını keşfettiğim an başlar!
Şu kendini akıllı sananların yol açtığı durumlar karşısında, bize birkaç deli gerekliydi; nihayet o da oldu! Çok şükür!