Herkes yeryüzündeki hikayesinden bahsediyor sevgili dostum!

Bazen bilgindik, bazen tuhaf hayat hikayeleri...

Bazısında  insan ve insanlık, bazısında ise sadece güç  gösterisi vardır. Oysa ki esas hikayeler, yerin altında saklı...

Sorumlulugun hem taşınabilir, hem de taşınamaz bir şey olduğunu gösterir insanlık alemine...
Oysa ki bizler, az gelişmiş sade yaşamları, çok gelişmiş kafaları hayal etmiştik; hangi gerçekle karşılaşırsak karşılaşalım, bu konudaki ısrarımızı sürdürüyor; ümidimizi kaybetmiyoruz...
Çatışmadan ve inatlaşmadan; öfkeye ve kibire kapılmadan...
Gün gelir bir sonraki nesil, bugünleri yadederken, memlekette eksen kayması yaşanırken, siz neredeydiniz? diye sormazlar mı zannediyorsunuz...
Geçmişe yada yirmili yaşlara  dönüp de, keşkeler üzerinde konuşmak ve kederlenmek yerine, bugün için ne yapmadığımızı düşünmek ve yarınların belirsizliğine teslim olmayı reddetmek, daha insanı bir duruş değil midir sevgili dostum!

Yani daha insanı bir duruş veya insanlık onuruna yakışan şeylerle meşgul olmaktan söz ediyoruz...
"Tanrının dininde istibdat, yani baskı ve zorlama yoktur" Ilahi zeka, buna asla izin vermez! Verseydi,Tanrı, Tanrı olmazdı; din de din olmazdı; uluhiyet kazanamazdı...
Sonuç olarak sevgili dostum; içinde anlam-mana olan bütün değerlere sahip çıkmak, onları yaşatmak, insani bir durus; bir şeylere sahip olmak ise başlı başına  bir muamma...!
Karakter ve ahlakın olmadığı yerde, iman da olmuyor; güzel işler de çıkmıyor; insanlık da olmuyor sevgili dostum!
Bu dünyada, birkaç kişinin sizi anladığını düşünebilirsiniz; ama onların da sizi yanlış anlayacağı kesin gibi görünüyor...
Geceyi bir süreliğine aydınlatalım istedik sadece...