Grafikte Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) ve Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) enflasyonunun zaman içerisindeki evrimi görülüyor. TÜFE sol eksende ÜFE ise sağ eksende yer alıyor. İki serinin zaman içerisindeki başa baş seyrini çıplak gözle de rahatça görebiliyoruz

TÜFE ve ÜFE enflasyonu arasında yüzde 90'lık korelasyona rağmen son dönemde aralarındaki makas neden açıldı? Söz konusu makas kur etkisinin ÜFE geçişkenliğinin daha hızlı olmasından etkileniyor. İlave olarak bir taraftan ikinci yılına giren pandemi, diğer taraftan giderek azalan destek paketlerinin sonucunda zayıflayan talebi yansıtıyor olabilir.

Çünkü zayıf talebin üzerine bir de fiyat artışı gelirse bu sefer satışların daha da düşmesi ve üreticinin daha da mağdur olması söz konusu olur. O nedenle üreticiler muhtemelen kapanma sonrası talebin görece yükseldiği bir dönemde nihai tüketici fiyatlarında yukarı yönlü ayarlamalar yapacaklardır.

Enflasyon hem üreticinin hem tüketicinin belini büküyor. Sabit gelir sahipleri enflasyona karşı eriyen maaşları nedeni ile yoksullaşırken, firmalar bu belirsizlik ortamında yatırım yapmak istemiyorlar. Enflasyonist bir ortamda tasarruflar azalıyor, dış borç artıyor.

Esas endişe verici durum belki de şu: Artan enflasyonist risklere karşılık giderek güvercinleşen bir Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) var karşımızda. Geçtiğimiz hafta yayımlanan enflasyon raporunda 2021 yıl sonu enflasyon tahmini yaklaşık 3 puan yükseltilerek yüzde 12,2'ye çıkarıldı. Bu revizyonun yaklaşık 2 puanının ithalat fiyatlarındaki artıştan geldiği belirtildi. Bunu Naci Ağbal'ın başkanlıktan alınması sonrası kurdaki artışın bedeli olarak görebiliriz. İlave olarak yarım puan kadar da yukarı yönlü "çıktı açığı" revizyonu yapıldı. Yani TCMB şunu demiş oldu:

  • Bir önceki döneme göre kurda bir artış oldu. Ben bunun sonucu 2 puan artan enflasyonu azaltmak için bir adım atmayacağım.

  • Bir önceki döneme göre daha gevşek bir tutum sergileyip ekonominin daha çok ısınmasına izin vereceğim.

Her enflasyon raporunda "Enflasyon şu ya da bu sebepten düşmedi" şeklinde gerekçeler gösterilebilir. Önemli olan o gerekçelerin neden bir türlü ortadan kaldırılmadığıdır.

Enflasyonun düşmesi için maceradan uzak, denenmiş ve etkinliği kanıtlanmış politikalarla sabırlı bir duruş gerekiyor. Ancak giderek bu noktadan uzaklaşıyoruz.

İLETİŞİM BOZLUYOR

Enflasyonun düşmesi için kurumsal bağımsızlık, bütünleyici politikalar, liyakat, uzun vadeli planlama ve elbette etkin iletişim gerekiyor. Ancak iletişim giderek bozuluyor.

Etkin iletişim merkez bankasının gitmek istediği yönü piyasalarla paylaşmasına ve fiyatlamaların bu yönde oluşmasına imkan tanır. Doğru uygulandığında faiz silahının daha az kullanılmasını sağlar. Oysa ki biz daha TCMB'nin enflasyonu düşürmek amacıyla faizleri yükseltmeyi mi yoksa düşürmeyi mi tercih ettiğini bile bilmiyoruz.

KUR NEDEN YÜKSELDİ?

Hatırlanacak olursa TCMB Başkanlığına Şahap Kavcıoğlu'nun getirildiği yaklaşık bir buçuk aylık dönemde TL yüzde 12 değer kaybetti. Çünkü piyasalar gerek şahin bir başkan olan Naci Ağbal'ın yerine daha güvercin bir başkanın geleceği beklentisiyle, gerekse yeni başkanın geçmişte yazmış olduğu yazılarda "enflasyonu düşürmek için faizlerin de düşmesi gerektiği" görüşünden yola çıkarak, faizlerin ineceğini ve bu durumda TL varlıklara olan talebin düşeceğini fiyatladılar.

Peki TCMB Başkanı Kavcıoğlu neden faizleri düşürmüyor? Amaç yüzde 17'lik enflasyonu düşürmekse ve faiz indirimleri de bunu sağlayacaksa bundan daha ideal ortam olabilir mi? İşte o noktada iletişim bulanıyor. Merkez Bankası'nın ne yapmak istediği anlaşılamıyor.

Kavcıoğlu geçmişte faiz indirimlerinin enflasyonu aşağı çekeceğini savunsa da şu anda "sıkı para politikası mesajı" veriyor. İlave olarak bir taraftan sıkı para politikası derken diğer yandan politika duruşu gevşiyor ve enflasyon tahmini yukarı çekiliyor. Eskilerin "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" sözü tam da içinden geçtiğimiz günleri anlatıyor.

NE YAPMALI?

Enflasyonu düşürmenin yolu acı reçete, yani "yüksek faiz" gerektirir. Çünkü yüksek faiz kuru düşürür, talebi aşağı çeker. Zayıf talep ortamında fiyat artışları da giderek azalır. Güven, koordinasyon, para ve maliye politikalarının bütünlük içinde çalışması durumunda bu süreç hızlanır. Reçeteyi içmemiz gereken süre kısalır.

Peki alternatif görüş? Faiz düşünce enflasyon düşmez mi? Faizin üretici için bir maliyet olduğu doğrudur. Ancak yapılan çalışmalar uzun vadede talep etkisinin maliyet etkisinden baskın çıktığını gösteriyor.

Sanıldığının aksine, faiz ve enflasyon arasında pozitif bir ilişki tespit eden Neo-Fisherian görüş de bu temel prensiple tutarlıdır. Orada söylenen şudur:

  • Deflasyonist bir ortamda, enflasyonu yukarı çekebilmek için Merkez Bankası faiz düşürür (yani enflasyonu artırabilmek icin faiz düşürülür)

  • Deflasyonist ortam uzun sürerse, yani enflasyondaki azalış ve akabinde gelen faiz indirimleri uzun süre bir arada gözlemlenirse, bir süre sonra piyasalar Merkez Bankası faiz düşürdüğünde "demek ki Merkez Bankası enflasyonun daha da çok düşmesini bekleyip önlem alıyor" diye düşünüp enflasyon beklentilerini aşağı çekerler.

Yani Neo-Fisherian bir çerçevenin oluşabilmesi için öncelikle enflasyon düşerken tutarlı olarak faiz düşüren bir Merkez Bankası gerekir. Bu ön şartı kulak ardı edip "demek ki biz de faizi düşürürsek enflasyon beklentisi düşer" demek anlamlı olmaz. Çünkü bizde öyle bir beklentiyi oluşturacak ön koşul sağlanmamıştır. Bilakis bizde enflasyon yüksek olduğundan, faiz indirimi enflasyon beklentisini daha da artırır.

BBC TÜRKÇE