Fed cephesinden gelen mesajlar, Cumhurbaşkanı  Recep Tayyip Erdoğan ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden arasında yapılan görüşme, TCMB'nin faiz kararı sonrası dolar kurunda yaşanan hareketlilik sürüyor. Dolar/TL anlık olarak 8.74'ten işlem görüyor.

ERDOĞAN-BİDEN GÖRÜŞMESİ DOLARIN ATEŞİNİ SÖNDÜREMEDİ

Cumhurbaşkanı  Recep Tayyip Erdoğan ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden arasında yapılan görüşmenin ardından gerilemesi beklenen dolar kurunda artış gözlendi. Uzmanlar görüşmenin pozitif geçmesine rağmen başta S-400'ler olmak üzere bir çok sorunun çözüme kavuşmaması nedeniyle beklentiler karşılanmadı. Uzmanlara göre bu da doların tekrar yukarı çıkmasında etkili oldu.

Dolar kuru, Haziran ayı başında 8.74’le tarihi zirvesini test etmesinin ardından Biden-Erdoğan görüşmesi ve Çin’le swap anlaşması gibi haberlerin de etkisiyle 8,28’e kadar inmişti. 

FED KARARI SONRASI DOLAR SIÇRADI

Doların patronu Fed, erken faiz artışı işareti vererek sürpriz yaptı. Sürprizin ardından dolar/TL 8,50'den 8,74'e kadar sıçradı. Fed açıklamasının ardından ABD tahvil faizleri ve dolar endeksi güçlenirken, dolar/TL de 8,50’den 8,74’e sıçradı. Amerika ve Asya borsalarında düşüşler kaydedildi.

Haziran başında 8.88, geçen hafta başında 8.70’e yakın seviyelerde olan dolar/TL ABD-Türkiye liderleri görüşmesi nedeniyle geçen hafta 8.3’ün altına inmişti. Ancak bu düşüş kalıcı olmamış ve kur 8.5 etrafında denge bulmuştu.

Bu denge Fed kararıyla birlikte yerini yeniden yükselişe bıraktı ve Dolar/TL anlık olarak 8.74 seviyelerinden işlem görüyor.

DR. KUBİLAY'DAN KORKUTAN DOLAR TAHMİNİ: TÜRKİYE DAHA ZORLANACAĞI DÖNEME GİRİYOR

Dr. Murat Kubilay, Fed kararını ve Türkiye’ye olası etkilerini değerlendirdi. 

“Fakat enflasyona çapalanmış faiz oranlarındaki artış beklentisi bazı üyeler tarafından 2022 yılına çekildi. Her ne kadar tapering denilen varlık alım miktarını azaltarak sürdürme ve tamamen bitirme sürecinin devamlılığı her fırsatta tekrarlansa ve FOMC'nin başkan dahil diğer üyeleri tarafından özellikle istihdamda kalıcı iyileşme görülene kadar alımların süreceğini vurgulasa da piyasa bu konuda daha şüpheci.”

“Enflasyondaki ısınmanın kalıcı olabileceği ve 2021 yılı bitmeden varlık alımlarının durabileceğine ilişkin beklentiler hâlâ azınlıkta kalsalar da var” diyen Kubilay, “Tüm bu gelişmeler Fed'in düşünülenden önce para politikasında normalleşmeye gideceği; ucuz ve bol para döneminin sona ermesinin çalkantılarla geçeceği öngörüsünü yansıtıyor. Yine de mevcut verilerle değerlendirildiğinde Mart 2022'ye kadar azalarak da olsa varlık alımının sürmesi ve mevcut 0 faiz politikasının da Eylül 2022'ye kadar devam ettirilmesi piyasadaki ana senaryo” ifadelerini kullandı.

Sözcü'de yer alan habere göre, Türkiye’nin dış finansman ihtiyacı içerisindeki bir ülke olduğuna ve IMF tahminlerine göre önümüzdeki 1 yıl içinde gerekli miktarın 214 milyar dolar seviyesinde bulunduğuna işaret eden Kubilay, “ABD enflasyonunun ve ardından faizlerinin artması, Türkiye mevcut yüksek risk primi sorununu çözse bile borçlanma maliyetlerini düşürememesine neden olabilir” dedi.

Ayrıca varlık alımlarının azaltılmasının Türkiye'nin içinde bulunduğu risk grubundaki ülkelere akan kaynağın kısılma ihtimalini doğurduğunu belirten Kubilay, “Her iki nedenden ötürü Türkiye kendi ev ödevlerini yapsa dahi daha zorlanacağı bir döneme giriyor. Ekonomi yönetiminin hataları ve itibar kaybı da bu ortamda dolar kurunda yeni rekorların kırılmasıyla ve faizlerde ekonomik aktiviteyi destekleyecek düzeyde indirim yapılamamasıyla sonuçlanıyor” yorumunu paylaştı.

DOLARI YÜKSELTEN NEDENLER

İktisatçı Dr. Mahfi Eğilmez, Kendime Yazılar adlı blok sitesinde dolardaki yükselişi yorumladı. “Doları yükselten beklentiler ve sonuçları” başlıklı yazısında Eğilmez, uluslararası dolar endeksinin son üç günde 90.5'ten 92 seviyesine çıktığını not etti. Dr. Eğilmez'in yazısındaki değerlendirmelerin özeti şöyle oldu: “Normal koşullarda bir paranın enflasyonla iç değer kaybı yaşaması halinde dış değer kaybına da uğraması ve yabancı para birimlerine karşı değer kaybetmesi beklenir. Oysa burada tam tersi oluyor ve dolar, yükselen enflasyon eğilimiyle içeride değer kaybederken yabancı paralara karşı değer kazanıyor. Bu durumun birkaç nedeni var. İlk olarak ABD ekonomisi Kovid-19 Salgınıyla büyümede kaybettiği ivmeyi yeniden yakalamış görünüyor. İkinci olarak ekonomideki bu büyümeye geri dönüş eğilimine paralel olarak işsizlik oranında düşüş söz konusu. Bu iki önemli gösterge ekonomide canlanma olduğunu ortaya koyuyor. Üçüncü olarak FED, her ne kadar enflasyondaki yükselişin geçici bir yükseliş olabileceği kanısında olduğunu açıklasa da son toplantı sonrasında iki önemli sinyal verdi: (1) Toplantı öncesine kadar faiz artırımı için en erken tarih olarak 2024 yılını öngörürken bunu 2023 yılına çekti. (2) Faiz artırımı başlamadan önce, varlık alımı yoluyla yaptığı piyasa fonlamasını azaltmaya başlayacağını (tapering) açıkladı. Başka nedenler de var kuşkusuz ama bu sayılan nedenlerin içeride hızlanan enflasyona karşılık doların dış değer kaybına değil kazanımına yol açtığı anlaşılıyor.”

TÜRKİYE'YE OLUMSUZ ETKİLERİ

Bu gelişmeden Türkiye ekonomisi için birkaç sonuç çıktığını da not eden iktisatçı Mahfi Eğilmez, şunları şöyle sıraladı: “FED’in varlık alımını azaltacağını açıklaması ve faiz artırım beklentisini öne çekmesi ABD’de faizlerin ileride yükseleceği anlamına gelir. Bu durumda bizim gibi dış kaynak ihtiyacı nedeniyle yüksek riske karşılık yüksek faiz öneren ülkelere gelmiş olan dövizler yavaş yavaş çıkmaya başlar. Ki bu da TL’nin değer kaybına uğramasına yol açar. Dünya piyasalarında sıkılaştırma eğilimi yayılmaya başlarsa likidite bolluğu azalacağı için bizim gibi tasarruf yetersizliği nedeniyle dış kaynağa bağımlı ülkelerin dış kaynak sağlama maliyetleri yükselir.”

Merkez Bankası'nın dün açıkladığı veriler göre, nisan sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2020 yıl sonuna göre yüzde 4.5 oranında artışla 144.7 milyar dolar oldu. Orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine bir yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 190.4 milyar dolara yükseldi. Türkiye'nin önümüzdeki dönemdeki riskleri görerek borçlanma ekonomisini ivedilikte terk etmesi gerekiyor.