Bugün hayata dair sıradan bir insan olarak nasıl bir katkıda bulunduğunu düşündün mü hiç? Beyninin derinliklerine sadece maske görüntüleri mi kaydedildi yoksa gözlerin herhangi tanıdık bir göz mü aradı? Hiçbiri değil elbette...

Maskesiz insanlara odaklandı gözlerin; farklı bir sahnedeki renkli fotoğraf karesi gibi...İfadesi belirsiz yüzler...donuk ve renksiz bakışlar...gözaltı karartıları ve şişkin torbaları... gülümsemeyi ve öfkelenmeyi unutmuş silüetler...

Meraklı insanların meraksızlaştığı, meraksızların ise meraklılaştığı bakışlar...

Gözlerin feri gitmiş; benzi solmuş olsa da bir fırsatını bulup keşkeleri yaşayan bakışlar bunlar...

Düşünün ki başka bir virüsün bakışlardan bulaştığını tespit etsin bilim dünyası...olur mu olur; olmaz deme...bundan sonra insan hayatında olmayacak hiç bir şey yoktur.

Çünkü kendisine şahdamarından yakın olan güç, küçük bir canlı üzerinden
 büyük planlarını uygulamaya koymuştur bir kere...

İnsanlığa derin içerikli final soruları hazırlamıştır...

Elbette her zorluktan sonra bir kolaylık olacağını da öğütlemişti bir taraftan... ders ya da ibret alıp almadığını da gözlemlemektedir...Ve " ben merhametlilerin en merhametlisiyim" cümlesini de bilenlere fısıldar usulca O' na bir şans daha vermek istercesine...
Diğer taraftan, dünyayı parmağının ucunda döndürenlerin de vardır elbette şeytansı planları. Kendilerine bir suçlu bulmak veya yaratmak boyunlarının borcu olacak; neyin peşinde olduklarını zaman gösterecek elbette. Kaybedilen itibarları ve paraları yerine koymak için yeni bir günah keçisi bulacaklar kendilerine. Eski savaş hukukunda kaybedenlerin kazananlara savaş tazminatı ödemesinde olduğu gibi.Birilerine bedel ödetmeden rahat edemezler. Evet derinden yürütülen bir savaş bu; silahlar patlamasa da...

Medya ile keçinin kim olduğunu ilan edecekler; korku modundaki insanlık da bunu kabullenip olan bitene seyirci kalacaktır şuursuzca; çünkü direnci kırılmıştır...

Bir avuç yiğit insan haykırsa da duyuramayacaktır sesini...

Akıp giden zamandır; ruh halidir aslında...

Mevzu insanlığın sorunu olsa da, bunu unutup kendilerine yönelik bir saldırıya dönüştürüp birilerini suçlu ilan edecek ve ceza kesmeden rahatlamayacaklardır. Kimlerin canının yandığı hiç de önemli değildir onlar için. Önemli olan horozun horozluğundan veya aslanın aslanlığından vazgeçmemesidir...
Bir taraftan da elini kaşıyarak bu felakette ne kadar kazandığını hesaplayanlar ve parasına para katarak akıllı olduğunu düşünenler olacaktır her zamanki gibi...Müslüman ya da olmayan bunların gerçek Tanrısı paradan başka bir şey değildir.

Müslüman değilse bunun adı girişimcilik, yatırım dehalığı ve vizyon sahipliliği olacaktır.

Müslümansa, kurnaz ve uyanık olmanın kısa gün karı...

Helalmiş harammış çok da önemli değildir. Tek ölçü faize yatırılmadığıdır. Gerisi tamamen alınteri ve üretim ha! Aşağılık ve ahlaksız bir zihniyetin her zamanki dışa vurumu işte!
Ve sen insanoğlu!

Sen bugün kendini veya başka bir kimseyi sevindirdin mi, merhamet ettin mi?

Gücün olmasa da cebindekinden küçük bir parçayı paylaşmanın hazzını tattın mı? Ekmeğini paylaşamasan da, tebessümünü veya tatlı dilinin tılsımını kullanıp sevgi,hürmet ve şefkat dolu cümlelerini bir komşunla veya akrabanla yada herhangi bir çocukla paylaşabildin mi...? Esir olmuş bedenleri ziyaret ettiğinde kendi esaretindeki özgürlüğü, dokunamasan da hissettin mi içinde?

Paylaşmak istediğin şeyler elinde kaldığında bayramdan sonra inşallah dediğin oldu mu..?
Başıboş ve bitkin dolaşan bir köpeğin veya kedinin gözlerine bakıp başını okşama zahmetine katlandın mı veya onlara seslenebildin mi sevgiyle? Ya da bir ağacın rüzgarda öteye beriye sallanmasının anlamını düşünüp çözebildin mi? Kendine ve sevdiklerine seni seviyorum diyemesen de, varlığını hissettirebildin mi? Esasında ruhuydu; aklıydı; ahlakıydı insana bahşedilen şeyler.

Oysa ki, onları küle dönüştürmek de ışık saçmak da Ademoğlunun önündeki iyi ve kötüden oluşan iki seçenekti...Sonuç olarak azizim, hiçlik makamındaki nameler nesilden nesile aktarılıp giderken, esas mevzu iyilikle kötülüğün amansız mücadelesidir bu. Acı ve çile çekmenin de tattırıldığı bu imtihan düzeneğindeki tercihin sonu, cennet veya cehennemle noktalanır...

Tercihin en ağır bedeli ise, kötülüğün yeryüzünü kendi elleriyle ateşe atması ve büyük kaos! Sen de susanlardansan asla söyleyecek bir şeyin kalmayacak; günü geldiğinde, zamanın da olmayacak bir şeyler yapmak istediğinde!