Siyasetçilerin, bilerek ya da bilmeyerek yalan söylemesi artık sıradanlaştı; gayet doğal karşılanıyor sevgili dostum! Körü körüne taraftarlık veya partizanlık rüzgârı alabildiğine esmeye devam ediyor! Çok yakında iyice hız kazanacağa benziyor. Ama ya devlet adamlarının yalan söylemesine veya siyasetçilerin yalanına ortak olmasına ne demeli? Akıl alır gibi değil! Oysa bizim neslimiz, devlet adamlarının asla halka yalan söylemeyeceğini biliyordu ve öylece kabullenmişti.

Her Ramazan ayında olduğu gibi, bu Ramazanda da, siyasi liderler, "sürpriz iftar ziyareti" adı altında, belirledikleri aileleri ziyarete başladılar yine...Kameralar ve fotoğraf makinalarının ışığı altında poz vermeler ve daha neler neler...Amaç her ne ise kendilerince, bu gibi ucuz girisimlerle halkla bütünleşme adı altında görüntü veriyorlar. Galiba, "bakın, halkın içindeyiz; halk gibiyiz; onlardan biriyiz" mesajı vermek istiyorlar...Bunun da, bir oy karşılığı var elbette!

"Onlarca kez hata yapmış olabilirsiniz.  Bu kaybettiğiniz anlamına gelmez. Her zaman temiz bir sayfa açıp yeniden başlayabilirsiniz; çünkü öyle yaratıldınız." diyen bilge insan, bu cümleleri herkes için sarfetmişken, bu dala en çok siyasetçiler tutunuyorlar. Halk ise perişan sevgili dostum!

Velhasılı kelam, Türkiyenin son hali, düşünenler için bir komedi, hissedenler içinse bir trajedidir. "Gökleri kuşlara, yerleri insanlara daraltmayın! Bizi, bizimle azaltmayın!" dercesine haykıran insanlar aynı zamanda öfkeli de..!

Son tahlilde sevgili dostum; "mezarlıktan korkanın, henüz sevdiği ölmemiştir!"

Yaşa ve anla hayatın inceliklerini...