TCK’da ilgilinin rızası bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlendiği için suç teşkil eden ve tipikliğe uyan bir fiil karşısında rızanın mevcut olması, fiili hukuka uygun hale getirmektedir.

İlgilin rızası TCK m.26’da düzenlenmiştir. Buna göre rızanın hukuka uygunluk sebebi olabilmesi için rızanın, öncelikle kişinin üzerinde mutlak tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin olması gerekmektedir. Rızanın fiilin gerçekleşmesinden önce veya en geç fiil esnasında açıklanmış olması gerekmektedir.

Ayrıca kişinin rıza açıklama ehliyetinin de bulunması gerekmektedir. Ehliyet konusunda, TCK’nın rızayı geçerli saydığı iki farklı yaş grubu bulunmaktadır. 15-18 yaş grubunda olan çocuklar bakımından temyiz yeteneğine sahipse cinsel suçlar açısından beyan ettiği rıza, fiili hukuka uygun hale getirebilmektedir. Ancak kişi şikâyet üzerine, reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan yargılanabilecektir. Diğer yaş grubu ise 18 yaşını tamamlamış kişilerdir. Bu kişilerin rızası da iradelerini etkileyen başkaca bir sebebin var olmaması durumunda geçerli kabul edilmektedir.

TCK m.102’de “Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.” şeklinde düzenlenen cinsel saldırı suçu 18 yaşını tamamlamış kişiler açısından uygulama alanı bulmaktadır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması durumunda fail için daha az cezaya hükmolunmakla birlikte vücuda sair cisim veya organ sokulması suretiyle işlenmesi halinde fail daha ağır şekilde cezalandırılacaktır.

Cinsel suçlarda örtülü rıza da mümkündür. Kişinin cinsel davranışa karşı koymaması, direnmemesi örtülü rıza olarak değerlendirilir. Ancak bu durumda iradeyi sakatlayan hallerin mevcut olmadığının gösterilmesi önem taşımaktadır. Kişinin cinsel davranışa karşı sesini çıkarmaması her zaman rıza gösterdiği anlamına gelmez. İçinde bulunduğu durumdan kaynaklanan korku ve endişe de tepki göstermesine engel olabilir. Aynı şekilde mağdurun fiile “hayır” demesinden sonra direnmemesi rızanın var olduğunu göstermez.

TCK m.103’te “Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (…) Cinsel istismar deyiminden;

a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar anlaşılır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Maddeden de anlaşıldığı üzere 15-18 yaş grubunda olan ve algılama yeteneği gelişmiş çocuklara karşı işlenen cinsel davranışların ancak cebir, tehdit ve hile gibi iradeyi etkileyen etkenlerle gerçekleştirilmiş olması durumunda cinsel istismardan söz edilmektedir. Aksi halde çocuğun rızası geçerli kabul edilecektir. Rıza ile gerçekleşen cinsel davranış, vücuda sair cisim veya organ sokma boyutuna geldiği takdirde reşit olmayanla cinsel ilişki gündeme gelebilmektedir.

Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu TCK m.104’te “Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, on beş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikâyet üzerine, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Kanuna göre 15 yaşını tamamlamış, işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılayabilen çocuk ile cebir, tehdit ve hile olmaksızın, kendi rızası ile cinsel ilişkiye giren kişi ancak şikâyet üzerine cezalandırılabilmektedir.

Sonuç olarak cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar bakımından rıza kavramı kişinin cinsel özgürlüğüne sahip olması açısından büyük önem taşımaktadır. Ülkemizde cinsiyet veya yaş fark etmeksizin, cinsel istismara maruz kalan kişi sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu hususun kökten çözümü, kişilerin çocuk yaştan itibaren eğitim alması ve ailelerin bu konuda bilinçlendirilmesi olsa da ceza hukuku da bu konuda önemli bir rol oynamaktadır. Hukuk sistemine düşen, ceza kanunumuzda ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiş olan hükümleri, caydırıcı cezaları, adil ve doğru bir biçimde uygulayabilmektir.