Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in yayınlandığı videoyla ortaya attığı iddialar Türkiye’de ikinci Susurluk vakası tartışmalarını alevlendirdi. 

Peker’in iddialarıyla ilgili konuşan eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek, savcıların harekete geçmesi gerektiğini söyledi.

DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Çiçek, gündeme damgasını vuran Sedat Peker'in iddialar için "Binde biri bile doğru ise felaket ve sıkıntıdır. Binde birken önünü alamazsanız, bu yüzde bir, sonra onda bir olur, sonra bir bakarsınız ki bütün vücudu kaplamış. Türkiye bu konuda yeteri kadar geçmişte tecrübe sahibi oldu. Gerekli ders çıkartılarak gereğinin yapılması lazım" diye konuştu.

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) kurucu üyelerinden olan ve halen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi olan Cemil Çiçek, DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.

Son haftalarda öne çıkan konu, suç örgütü lideri olarak hüküm giymiş Sedat Peker'in videolarıyla yeniden ülke gündemine oturan mafya- siyaset ilişkileri… Siz, Türkiye siyasetinde 1980'lerden itibaren birçok önemli görev üstlenmiş, deneyimli bir siyasetçi, eski adalet bakanı ve bir hukukçu olarak, bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cemil Çiçek: Bunlar aslında sadece bugünün sorunları değil, 100 yıllık tarihimize baktığımızda, dönem dönem daha görünür hale gelen bu sorunlara kaynak teşkil eden nedenleri, üç kayıt dışılık başlığı altında toplamak mümkün. Birincisi kayıt dışı ekonomi, ikincisi kayıt dışı siyaset, üçüncüsü de kayıt dışı din. Türkiye'de işlerin daha iyiye gitmesi, sıkıntıların en azından asgariye inmesi için şeffaflık üzerinde durulması, kayıt dışılığa son verilmesi gerekmekte.

Şeffaflığa vurgu yapıyorsunuz, neden önem taşıdığını biraz açabilir misiniz?

Şeffaflık yoksa yeteri kadar demokrasi de olmaz. Çünkü şeffaflığın olmadığı yerde ekonomide, siyasette ve dinde kayıt dışılık olur. Kayıt dışılığın olduğu yerde adaleti ve güveni yeteri kadar tesis edemezsiniz. Türkiye'de en büyük sorunlarından birisi aslında devlet sorunlarına partici gözüyle bakılmasından kaynaklanıyor. Oysa devlet sorunu olan bu köklü sorunlar konusunda geçmişteki hükümetler de yeterince özeleştiri yapmadı. Özeleştiri yapılmadığı, köklü sorunlara köklü çözümler getirilmediği için de hep geçici çözümler bulunmuş olunuyor.

Organize suç örgütü liderliğinden hüküm giymiş Sedat Peker'in videoları, ortaya attığı vahim iddiala gündeme damgasını vurmuş durumda. Size göre, devlete olan güvenin bu kadar zedelenmesi ülke için tehlikeli değil mi?

Türkiye bu sıkıntıları, bu görüntüleri hak etmiyor. En önemli mesele, devlete güven meselesidir. Devlete güven sarsılırsa bir çok şeyi yerli yerine oturtamazsınız. Devlete güven yoksa ne doğru dürüst kalkınma ne doğru dürüst demokrasi olur ne de başka türlü kökleşmiş sorunlar çözüme kavuşturulur. Bu nedenle kayıt dışı vurgusunu yapıyorum. Devletin bilgisi ya da denetimi dışında olanların hepsi kayıt dışıdır. Bilgisi var ve denetimi dışındaysa bu da aynı kapıya çıkar. Bu bir gün mafya örgütü olarak ortaya çıkar, bir gün de Gülen gibi dini cemaat terör örgütü olarak ortaya çıkar…

Sedat Peker videoları ile kamuoyuna yansıyanların yüzde biri bile doğru olsa bu çok korkunç. Sizce de değil mi?

Binde biri bile doğruysa felaket ve sıkıntıdır. Binde birken önünü alamazsanız, bu yüzde bir, sonra onda bir olur sonra bir bakarsınız ki bütün vücudu kaplamış. Türkiye bu konuda yeteri kadar geçmişte tecrübe sahibi oldu. Gerekli ders çıkartılarak gereğinin yapılması lazım.

Gelinen aşamada, kamu otoritelerinin, yargının yapması gerekenler nelerdir? 

Videoları seyreden, gazetede okuyan ilgili savcı ya da savcıların harekete geçip gereğini yapmaları lazım. Devlete güveni sağlamak açısından bu gereklidir. Bu boyuttaki iddiaları savcılar araştıracak, gerçek neyse ortaya çıkartacaktır. Suç teşkil eden bir şey varsa, evvela yargı makamlarının harekete geçmesi lazım. Bu bahseliden konular şikayete bağlı suçlar değil. Ceza hukukumuzda şikayete bağlı suçların sayısı Avrupa Birliği süreciyle alakalı olarak azaltılmıştır. Savcılar, bu iddialar hakkında haberdar oldukları an itibariyle, bu iddialarla ilgili soruşturma başlatmaları gerekiyor. Basında yeteri kadar yer buldu, görmüşlerdir… Suç varsa iddianame tanzim edilir, suç yoksa takipsizlik kararı verir. İddialar doğru değilse de elbette biz gereğinin yapıldığını görür, 'yalanmış esası yokmuş' deriz. Ama yargının görevini yerine getirmesi gerekir.