Herkesin malumudur sevgili dostum! Osmanlı padişahları arasında en sert uygulamalarıyla tanınan Dördüncü Murad'ın hikâyesini hatırlamakta yarar var bu günlerde...!

Kamu düzenini korumak ve toplumsal kokuşmuşluğu gidermek için mutlak yetkilerini kullanarak, kendince otoriter bir düzen getirebileceğine inanan bir lider işte! Şiddetten ve sertlikten medet uman bir kafa yapısı o günlerde var elbette... İçki ve tütün kullanımını yasaklamakla işe başlarken, bir taraftan da hem içki, hem tütün, hem de esrar müptelası olan bir padişah bu! Ama kimse bilmesin ister...!

Kendisine helâl olan bütün şeyleri topluma haram kılmış kısacası...Bu yasaklarla yetinmemiş elbette! Yurt içi yolculuklara çıkarak halk üzerinde itibar elde edeceği her popülist karara imza atmış.    Ahîzâde’nin Şeyhülislâmlığı sırasında IV. Murad Bursa’ya giderken, halkın şikâyeti üzerine herhangi bir soruşturma yapmadan İznik kadısını idam ettirmiş... Bu hareketi, ilmiye mesleğine ve hukuka ağır bir darbe olarak gören Şeyhülislam Hüseyin Efendi, Vâlide Kösem Sultan’a bir tezkire göndererek ulemâya riayet edilmesini, kendisinin bu yolda oğluna nasihatte bulunmasını istemiş. Diğer taraftan Hüseyin Efendi’yi çekemeyen bazı garazkârlar ise onun padişahı "hal", yani zorla tahttan indirmek için gizli toplantılar yaptığı yolunda haber yaymışlar. Bunun üzerine Vâlide Sultan da, Bursa’da bulunan IV. Murad’a, Şeyhülislâm'ın tezkiresi ile birlikte bir mektup göndererek İstanbul’da durumun karışık olduğunu ve acele gelmesini bildirir. Haberi alan hükümdar, hemen İstanbul’a gelerek Şeyhülislâmın ve oğlu İstanbul kadısı Seyyid Mehmed Efendi’nin Kıbrıs’a sürülmesini emreder...Ahîzâde ve oğlu ayrı ayrı gemilere bindirilerek yola çıkarılır. Fakat, hiddetini yenemeyen padişah, ölüm fermanı vererek bostancıbaşıyı arkalarından gönderir. Gemiden alınan Hüseyin Efendi, Büyükçekmece civarında idam edilerek cesedinin bulunmaması için kumsalda bilinmeyen bir yere gömülür. Oğlu ise bindiği gemi denize açılmış olduğundan kurtulur. Osmanlı geleneğinde, ilmiye sınıfında en ağır ceza sürgün iken, IV. Murad’ın ilk defa bu kuralı çiğneyerek önce bir kadıyı, sonra da bir şeyhülislâm için idam kararı vermesi çeşitli huzursuzluklara sebep olur. İdam kararında, Şeyhülislâmın askerin ayaklanması sırasındaki tutumunun ve özellikle IV. Murad’ın kardeşlerini öldürmeyeceğine dair verdiği söze asker adına kefil olmasının da etkili olduğu söylenir...

Velhasılı kelam sevgili dostum; padişahın genç yaşta terki diyar ettiğini de söylemekte yarar var...

Bugün yaşananlar, "tarih tekerrürden ibarettir" gibi geri kalmış toplumların teslimiyetçi görüşünü yansıtsa da; kin, nefret ve kibirle yapılan her iş belki anlık bir yarar sağlar gibi olsa da, sonuçta hep bir felaketler zincirini de beraberinde getiriyor. 

Ne yazık ki, hem kendine, hem de sorumlu olduğun insanlara zarar veriyor...