Trabzonspor'un başarılı futbolcusu Bruno Peres, kulüp dergisine röportaj verdi.

Peres röportajında şu ifadeleri kullandı:

Seni biraz tanıyabilir miyiz? Futbola nasıl başladın, futbolcu olmaya karar verdiğin anı bize anlatır mısın?
Merhabalar öncelikle… Ben Bruno da Silva Peres. Sao Paulo doğumluyum. Aslında futbola Sao Paulo’nun bir köyünde başladım. Futbola sekiz, dokuz yaşlarında başlamış olsam da bu işi yani futbolu profesyonel bir meslek olarak yapmaya karar verdiğim yaş on birdi. On bir yaşıma geldiğimde yeteneğimi fark ettim ve bu işi gerçekten ciddiye alıp, ciddi bir biçimde yapabileceğimi gördüm. Futbola ciddi anlamda başlangıcımı on bir yaşım olarak kabul edebiliriz.
 
Kendi futbol tarzını özetlemek gerekirse Bruno Peres nasıl bir oyuncu?
Kendimden şöyle bahsedebilirim… Bruno Peres aslında adanmışlığıyla takımlarına verebileceğinin maksimumunu vermeye çalışan, hem saha içinde hem de saha dışında sadece kendisi için değil takım arkadaşları için de en iyisini isteyen biridir. Her zaman mutlu olmaya çalışır, mutluluğun yanında da insanları mutlu etmeye çalışır. Yarışmacı ruha her zaman sahiptir çünkü her zaman kazanmak ister. Bu her zaman kazanma isteğiyle birlikte aslında biraz daha futbol karakterim de ortaya çıkmış oluyor çünkü hiçbir zaman kaybetmeyi kabullenen biri olmadım. Hiçbir zaman da olmayacağım. Hayatımı bu işe adadığım sürece her zaman en iyisini hem kendim için hem takım arkadaşlarım için isteyen biri olacağım.
 
İstekli, dürüst ve müsabaka içinde inisiyatif alan bir oyuncu olduğunu görüyoruz. Artıları ve eksileriyle saha içinde bu özelliklerinin yansımalarını bizlerle paylaşır mısın?
Aslında bu özelliği saha içi veya saha dışı olarak ayırmamak lazım. Çünkü saha içerisinde böyle bir özelliğe sahipseniz ya da saha içinde benzer özellikleriniz varsa saha dışına da mutlaka bu yansıyor. Özellikle saha içinden bahsetmek gerekirse; takım arkadaşlarımla her zaman açık bir iletişim kurmaya çalışan ve onlara en dürüst şekilde yaklaşmaya çalışan biri oldum. Her zaman ve hayatım boyunca da böyle olacağım. Çünkü iletişimin doğrusunun bu olması gerektiğini düşünüyorum. Doğruyu söylediğiniz zamanlarda yalnız kalabilirsiniz bunun biraz bedelini ödeyebilirsiniz ama insanlar sizin dürüst biri olduğunuza inandıklarında onlar sizi böyle biri olarak görmeye başladıklarında iletişimin ve saha içerisinde yaşadığınız her şeyin daha kolay olduğunu siz de fark edebiliyorsunuz. Çünkü sahaya çıktığınızda tek amacınız takımın galibiyeti ve takımın kazanması ortak bir hedefiniz var ve bu ortak hedefe yürürken takım arkadaşlarınızla birlikte en doğrusunu ve en iyisini yapmaya çalışıyorsunuz. Benim de eksik olan yönlerimi insanların en dürüst şekilde söylemesini isterim. Ben de bunu yapmaya çalışıyorum her zaman. Tabii ki dediğim gibi bu her zaman sizi mutlu etmeyebiliyor ama ben her zaman herkesle beraber arkadaş olmaya çalışan ve herkesle en iyi iletişimi kurmaya çalışan bir kişi oldum. Bundan sonrada hayatım boyunca da hep bunu devam ettirmeye çalışacağım.
 
İstersen biraz da transfer sürecinden bahsedelim. O günleri ve o süreci bizlere biraz anlatır mısın?
Transfer süreci aslında çok hızlı gelişen bir süreç oldu benim adıma. Menajerim bana Trabzonspor’un teklifinden bahsettiğinde ilk iş olarak tabii ki şehri, kulübü ve bütün detayları daha ayrıntılı bir şekilde araştırmaya başladım. Gelmeden önce de kulübün nasıl bir kulüp olduğundan ya da büyüklüğünden zaten haberdardım ve bilmem gereken ufak detaylar eksikti belki de. Bunları araştırdım, arkadaşlarıma sordum. Ama zaten Trabzonspor gibi büyük bir kulüp size teklifte bulunduğunda yalnızca mutlu olabilirsiniz ve bu teklifin detaylarını düşünürsünüz. Bizim de transfer sürecimiz böyle gelişti aslında. İlk duyduğum andan itibaren çok mutlu oldum ben de. Bütün detayları konuştuk. Süreç çok ağır da ilerlemedi aksine tam da hızla gelişen bir süreç oldu. Ve çok çabuk bir anlaşmaya varabildik çünkü ben de zaten buraya gelme isteğindeydim.  Buraya geldikten sonra da zaten gelmeden önce baktığım, araştırdığım bütün her şeyin ne kadar doğru olduğunu gördüm. Ve önümüzde de çok önemli bir gelecek olduğunu düşünüyorum birlikte.
 
Trabzonspor’a gelmeden önce takımımız hakkında neler düşünüyordun?
Doğrusunu söylemek gerekirse tam anlamıyla biliyor muydun diye soracak olursanız tabii ki tam anlamıyla bildiğimi söyleyemem. Tabii ki gelmeden önce fikirlerim vardı ancak kulübün bu kadar büyük bir kulüp olduğunu, taraftarların kulüplerini gerçekten ne kadar sevdiklerini bu detaylarıyla ben de görmemiştim daha önce. Elbette fikirlerim vardı ama buraya gelip işin içine girdikten sonra, şehirdeki insanları tanıdıktan sonra, taraftarların kulübe hissettikleri o aidiyeti ve o sevgiyi gördükten sonra her şeyin çok daha fazla farkına varabiliyorsunuz. Benim için de böyle gelişti aslında. Gelmeden önce bahsettiğim gibi fikirlerim vardı ama geldikten sonra ve bu ailenin bir parçası olabildikten sonra ancak işlerin ne kadar büyük olduğunu, Trabzonspor’un büyüklüğünü, taraftarın kulübe olan o sevgisinin büyüklüğünü görmüş olabildim. Zaten bu sevgi ve bu aidiyet duygusu bizi başarıya ulaştıracak diye düşünüyorum. Kulübümüzün ve bu şehrin başarıya ulaşabilmek adına her şey elinde var sadece bunları ortaya çıkarması gerekiyor.
 
Peki takımımıza dahil olduğunda ilk ilgini çeken özellik ne oldu. Takım arkadaşlarını bir cümle ile özetlemek istersen ne söylersin?
İlk günler her zaman çok zor olur. Benim için de böyle oldu açıkçası… Çünkü yeni bir takıma geliyorsunuz, yeni bir şehre geliyorsunuz ve yeni takım arkadaşlarınız var. Ancak takım arkadaşlarım geldiğim ilk andan itibaren beni o kadar iyi karşıladılar ki sanki buraya geldiğimde hepsini daha önce tanıyormuşum gibiydi ve hepsiyle sanki yıllar öncesinden mükemmel bir ilişkimiz varmış gibiydi. Bana gösterdikleri o sevgi ve saygı bu konuda her zaman müteşekkir olacağım çünkü bana gerçekten çok yakınlık gösterdiler. Geldiğim ilk andan itibaren kulübün bir parçası gibi hissettirdiler. Takım arkadaşlarım zaten hepsi çok kaliteli oyuncular ve gerçekten çok yetenekliler. Bunu hem oynadığımız maçlarda hem kendi aramızda yaptığımız o maçlarda ya da kendi aramızdaki idmanlarda da zaten görebiliyorsunuz. Hepsi çok yetenekli oyuncular. Çoğunun önünde çok önemli gelecekler var. Genç arkadaşlarımızın gerçekten çok önemli potansiyelleri var ve bu potansiyeli gerçekleştirebilecek yetenekteler. Saha içerisinde fırsat buldukça zaten onu da gösterebilecek kalitedeler. Dediğim gibi hem takımın yetenekli oyuncularında hem de tecrübeli oyuncularında büyük bir yetenek var. Genç oyuncularda da büyük bir potansiyel var diye görüyorum ve takımın önünde çok önemli bir gelecek var diye düşünüyorum.
 
Yaklaşık iki buçuk aydır Türkiye’desin. Süper Lig hakkında düşüncelerin neler?
Ben Türkiye Süper Lig’inin gayet yarışmacı ve gayet zor bir lig olduğunu düşünüyorum. Çünkü maçları genelde ya ufak detaylarla kazanıyorsunuz ya da o ufak detaylarla o maçı kaybedebiliyorsunuz. Ligde oynayan oyuncuların kalitesi de bahsetmeye değer. Çünkü bu oyuncular gerçekten çok üstün yetenekli oyuncular ve çoğu da çok kaliteli yerlerden, çok kaliteli takımlardan geliyorlar. Bu da zaten ligin ne kadar zor bir lig olduğunu gösterebiliyor. Oyuncuların tamamının ve takımları düşündüğünüzde bunların hepsinin önünde önemli bir gelecek var çünkü bu oyuncular gelecekte daha iyi yerlere gelebilecekler ve öğrendikleri tecrübelerle birlikte çok daha iyi performanslar gösterebilecekler. Dolayısıyla ben çok zor bir lig olduğunu düşünüyorum Türkiye Süper Lig’inin.
 
Genellikle defanstaki meziyetlerinle öne çıksan da hücum ve kanat organizasyonlarındaki performansınla dikkat çekiyorsun. Futbolda kanat organizasyonları ve kendi rolünle ilgili olarak neler söylemek istersin?
Tabii ki bir bek oyuncusu olarak önceliğim her zaman savunma yapmak. Daha doğrusu savunmayı iyi yapabilmek ve takım arkadaşlarının iyi savunma yapabilmesine yardımcı olabilmek. Ancak zaman zaman öne çıktığımda, hücuma katıldığımda etkili olmaya çalışan ve etkili olurken de takımına gol ve asist katkısı yapmaya çalışan bir oyuncuyum. Çünkü eğer bir bek oyuncusu olarak hem iyi savunma yapar hem de top size geçtiğinde iyi atak yapabilirseniz takım arkadaşlarınıza artı bir opsiyon oluşturma fırsatınız oluşuyor. Ben de kendimi düşündüğüm zaman, kendi karakterimi ve kendi oyun karakterimi düşündüğüm zaman hep hücumu seven ve hücumda yer almaya çalışan bir bek oyuncusu oldum. Bu benim genlerimde var aslında hücum edebilmek. Dolayısıyla önceliğim tabii ki savunma ama hücuma çıktığımda, takıma hücumda yardımcı olduğumda da kendimi ekstradan mutlu hissediyorum.
 
Oyun tarzını dünya futbolundan kime benzetiyorsun?
Aslında bu soruyu iki şekilde yanıtlamak istiyorum… Futbola başlamadan önce ve futbola başladıktan sonra. Çünkü futbol öncesinde benim hep hayalini kurduğum oynarken görmek istediğim oyuncu hep Pele oldu. Ondan sonra da Brezilyalı fenomen Ronaldo, gerçek Ronaldo. Çünkü onunla beraber oynadığınızda, onu gördüğünüzde gerçekten inanamıyorsunuz. İnanılmaz bir yetenek. Futbola başlamadan önce ben hep onu takip etmek, hep onun maçlarını izlemek isterdim. Ancak futbola başladıktan sonra hem de kendi pozisyonumdan bir örnek vermek gerekirse Cafu hiçbir şüphe duymadan hiçbir başka ismi bile aklıma bile getirmeden ilk verebileceğim örnek o. İnanılmaz bir insan, inanılmaz bir futbolcuydu. Kendi pozisyonuma dair onu kendime bir idol olarak görüyorum her zaman.
 
UEFA Konferans Ligi’nde eski takımına karşı iki zorlu müsabaka oynadık. Trabzon’daki Roma maçında ve Roma seyahatimizde neler hissettin?
Aslında iki maçta benim adıma çok özel anlar ve özel maçlar oldu. Çünkü rakip takımı düşündüğünüzde birçok yıl oynadığım, içerisinde çok fazla arkadaşımın olduğu, hatta orayı artık evim gibi gördüğüm bir yere karşı oynadım. İlk maçı düşünürsek eğer ilk maçın sonucunun çok adil bir sonuç olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Çünkü kazanmayı hak eden taraf bizdik. İyi de bir oyun ortaya koymuştuk ve sonuç çok farklı olabilirdi aslında. İkinci maçta özellikle yine iyi bir oyun ortaya koyduk ama maalesef istediğimiz sonucu elde edemedik. Tabii ki elendik, elenmekten mutlu değiliz ancak Avrupa’da Trabzonspor’un gücünü böyle büyük bir takıma karşı, böyle önemli bir takıma karşı gösterebildiğimiz için ve Trabzonspor’un yapabileceklerini insanlara gösterebildiğimiz için mutlu oluyoruz. Ama benim için çok özel anlardı o iki maçta.
 
Gelecek için düşüncelerin neler? İleride kendini nerelerde görmeyi hedefliyorsun?
Ben kendi geleceği hakkında çok fazla düşünen biri değilimdir. Aslında hayatım boyunca da hiç böyle biri olmadım. Genellikle eşim böyle konuşmaları yapmayı sever kariyerim sonrasında, futbol sonrasında neler yapmam gerektiğini o anlatır aslında ama belirli bir kararı henüz almış değiliz. Onunla beraber düşünüyoruz açıkçası neler yapmamız ya da nelerin bizim için daha iyi olacağını, hangi yolu tercih etmemiz gerektiğinin konuşmalarını sürekli yapıyoruz aslında. Futbol benim için bir tutku ancak kariyerim sonrasında belki gelecekte futbola devam edecek miyim, futbolun içinde mi olacağım yoksa çok uzağında mı olacağım bunu bilmiyorum ama futbol benim için her zaman bir açık kapı olacak. Her zaman futbolun içinde olmak isteyen biri olacağım çünkü bahsettiğim gibi futbol benim için büyük bir tutku. Ama şu an için gelecekle ilgili açıkçası çok fazla düşünen biri değilim. Çok fazla bir hedefim yok şu an için. Tabii ki hedeflerim, isteklerim var ancak futbol sonrası ya da çok uzun gelecekte neler yapacağımı inanın ben de bilmiyorum henüz.
 
Futbolu yöneten isim olsaydın neleri değiştirirdin, neleri düzeltirdin?
Futbolun başındaki kişi ben olsaydım eğer tabii ki bazı kuralları, bazı ufak detayları değiştirmek isterdim. Ama futbola çok dokunulmaması taraftarıyım. Şu an itibariyle gerçekten önümüzde çok güzel bir oyun var ve buna çok fazla dokunma taraftarı değilim. Düşünecek olursak değiştireceğim şeylerden belki de en büyüğü maddi yetersizlikler sebebiyle maçlara gelemeyen, maddi yetersizlikler sebebiyle takımına istediği desteği veremeyen taraftarlar için bir şey yapmak olabilirdi. Belki bilet fiyatlarında ya da belki onlara yapılacak yardımla birlikte onlara tanınacak kolaylıklarla o taraftarları da stadyumlara daha fazla çekebiliriz. Ve onların takımlarıyla beraber bir bütün olmalarını sağlayabiliriz. Ancak bahsettiğim gibi öyle genel anlamda büyük bir değişiklik yapmazdım futbolda.
 
İstersen biraz da Teknik direktörümüz Abdullah Avcı’dan bahsedelim. Abdullah Avcı sana neler düşündürüyor? Futbol anlayışı, çalışma biçimi ve diğer konularda neler söylemek istersin?
Benim için hocamız Abdullah Avcı’dan bahsetmek çok kolay olacak aslında. Çünkü kendisi de aslında benim gibi biri. Açık, dürüst, iletişime her zaman açık olan birisi ve her zaman fikirleri olan biri. Sahaya çıktığınızda, onunla beraber çalışmaya başladığınızda hocanızın fikirleri olduğunu, hocanızın bu işleri daha önceden düşündüğünü ve takımı için en iyisini yapmaya çalıştığını zaten görebiliyorsunuz. Ve düşüncelerini, bizim hakkımızdaki ve rakip hakkındaki düşüncelerini çok net ifade eden, yapmamız gerekenleri çok dürüst bir şekilde ve hiçbir şekilde başka kelimelerin arkasında sığınmadan anlatabilen birisi. Dolayısıyla kendisiyle çalışmak benim için hem çok kolay hem de çok zevkli. Dolayısıyla her zaman zaten ne kadar sıkı çalıştığını ve takımı için en iyisini yapmaya çalıştığını görebiliyorsunuz. Buraya gelmeden öncede zaten kendisi tanınan bilinen bir isimdi ve tanrıya şükürler olsun ki sonuçlarında gelmesiyle, sonuçlarında onu rahatlatmasıyla birlikte hocamızın da takımımızın ne kadar çalıştığını, ne kadar iyi işler çıkardığını ve birlikte büyük başarılar kazanabileceğinizi zaten görebiliyorsunuz. Umuyorum zaten bu yolun sonunda da hep beraber büyük bir mutluluk yaşayacağız. Bunu görüyorum.
 
Sosyal hayatın nasıl Trabzon’da? Alışabildin mi, neler yapıyorsun maç ve antrenman dışında?
Genelde eşimle birlikte evde zaman geçiriyoruz. Boş zamanlarımızda ve vakit olduğunda eğer seyahat edebileceksek hem Trabzon içinde hem de Trabzon dışında Türkiye’nin turistik önemli yerlerini görme fırsatı bulabiliyoruz. Bazı zamanlarda aslında çok güzel yerler olduğunu duymuştuk ama bu güzel yerleri görebilme fırsatımız yeni yeni oluşuyor. Her oluşan fırsatta da her önümüze çıkan o boş günlerde de mutlaka bir yerleri görmek ve tanımak istiyoruz. Genelde eğer maç haftasındaysak evde kalmayı, dinlenebilmeyi ve eşimle vakit geçirebilmeyi istiyorum. Türk kültürünü tanımak istiyorum dolayısıyla dışarı çıkmak, görebilmek ve insanlarla konuşabilmek istiyorum. Buna çabalıyorum zaten. Trabzon’un birçok yerini gördüm ve birçok insanı tanıdım aslında. Artık buranın yabancısı değilim çünkü artık bilebiliyorum neyin nerde olduğunu. Dolayısıyla artık buraya ait hissediyorum kendimi. Ancak onun dışında da Türkiye’nin bütün yerlerini görebilmek ve bütün o turistik önemli yerlerini tanıyabilmek istiyorum.
 
Ailen Trabzon’a geldi mi? Nasıl buldun şehri, insanları ve kültürü? Yabancılık çektiğin şeyler var mı? En çok beğendiğin şeyler neler?
Buraya geldiğimiz ilk andan itibaren şehrimizin bütün insanlar hem beni hem ailemi hem de arkadaşlarımı ilk andan itibaren sanki buranın bir parçasıymış gibi hissettirdiler. Herkes çok yardımcı olmaya çalıştı. Sokakta gördükleri her saniye bir şeyler vermeye, bir konuda yardım etmeye çalıştılar. Dolayısıyla bu kültüre alışmak, bu insanlara alışmak bizim için hiç zor olmadı. Ancak başlangıçta tabii ki her değişimde olduğu gibi biz de farklı bir şehirden, farklı bir kültürden geliyor olmanın etkisiyle zorluk yaşadık. Çünkü bizim içinde zor bir süreç oldu ilk günler özellikle. Farklı bir hayat ritminden geliyorsunuz, geldiğiniz şehir fiziken iki, üç kat daha büyük bir şehir orada farklı bir hayatınız var. Bunlara alışabilmek biraz daha sakin bir hayat tarzına alışabilmek tabii ki özellikle ilk günlerde çok kolay olmuyor. Ancak buraya alışmamız bizim için çok uzun bir süreç almadı. Bizim için aslında basit bir süreç oldu diyebilirim. Çünkü benzer bir kültürümüz var, biz de aslında benzer şeyleri yaşıyoruz hayatta. Yemek olarak belki de Roma’da daha farklı yediğimiz yemekler de vardı ancak tabii ki burada daha farklı şeyler var. Onları arada bir özlüyorsunuz belki ama bahsettiğim gibi öyle beğenmediğimiz herhangi bir şey yok. Babamla mangal partilerimiz olurdu belki onu biraz özlüyorum ama burada da tabii ki yapma fırsatımız olacak. Bahsettiğim gibi genel olarak zaten bize de yakın bir kültür olduğu için ne ben ne de ailemden hiç kimse burada kendini yabancı biri gibi hiçbir zaman hissetmedi.
 
Yakın zamanda bir kız çocuğu babası olacağını biliyoruz. Neler hissediyorsun, baba olma heyecanı, kız babası olma duygusu sende nasıl hisler yaratıyor?
Kız çocukları daha zor olur derler… Zaten benim bir kız çocuğum daha var o da aynı şekilde olmuştu. Yine doğacak olan kız çocuğum ile birlikte tabii ki kolay anlar olmayacak bizim adımıza. Şaka bir yana aslında çok farklı duygular bunlar. İnsanı çok mutlu eden duygular. Çok uzun süredir bekliyoruz bunu, sabırsızlıkla bekliyoruz onun doğum anını. Çünkü o doğduğunda aileye yeni bir birey katılacak ve Trabzonspor ailesinin yeni bir neferi olacak aynı zamanda. O da bizlerle beraber bu takımın başarısı için mücadele edecek. İlk doğduğu andan itibaren bizden biri olacak. Sabırsızlıkla bekliyoruz doğumunu ve onu görebilmeyi. Ve onun dünyaya gözlerini açtığı ilk ana şahit olabilmek hem benim hem de eşim adına inanılmaz duygular olacak. Fazla bir zaman da kalmadı aslında. Yakında çocuğumuzda doğmuş olacak ve onun doğumuyla birlikte umuyorum o da takımımıza daha da şans getirecektir mutlaka.
 
Çok pozitif bir insan olduğunu görüyoruz. Eğlenceli, cana yakın ılımlı yönünün yanı sıra sosyal hayatında kendini nasıl tarif edersin?
Ben mutluluğun bulaşıcı olduğuna inanan bir insanım. İnsanlara mutluluk bulaştırabilirsiniz ve insanları mutlu edebilirsiniz. Çünkü bir gülümseme ve bir gülücük birçok şeyi değiştirebilir. İnsanın bir gününü belki de hayatı boyunca unutamayacağı o günü mutlu geçirmesini sağlayabilirsiniz. Tek bir hayatımız var ve bu tek hayatı en iyi şekilde yaşamak, en mutlu şekilde yaşama taraftarıyım. Tabii ki hayatta birçok zorluk var, tabii ki hayatta birçok üzüntü var aslında ancak bunlara kapılmamak, belki de bunlara teslim olmamak önemli olan. Ben de bunu yapmaya çalışıyorum. Hayatım boyunca mutlu olmaya çalışan bir insan oldum ve etrafımdakileri de mutlu etmeye çalışıyorum. Her anımı en güzel en iyi şekilde yaşamaya çalışıyorum ve insanları mutlu edebilmeye çalışıyorum. Hem saha içinde hem de saha dışında benim hayat amacım hep böyle oldu.
 
Neler izliyorsun, neler dinliyorsun? Sinema ve müzikte bir tarzın var mı?
Son aylarda aslında izlediğim filmlerin ya da takip ettiğim dizilerin tamamı hatırlamıyorum ama sizlerden özel bir ricam olacak lütfen bu kısmı özellikle röportaja koymayı unutmayın… Eşimden aslında bu konuda biraz şikayetçiyim. Çünkü ne zaman bir film ya da bir dizi açsak her zaman uyuya kalıyor ve filmleri ya da dizileri ben tek başıma izlemek zorunda kalıyorum. Şaka bir yana kendi başıma takip ettiğim ve her zaman izlemeye çalıştığım birkaç dizi ve film var. Kimisinin ismini hatırlamasam da Vis a Vis, Hızlı ve Öfkeli filmini çok beğeniyorum aslında. La Casa De Papel’in bütün bölümlerini izlemeye çalışıyorum. Son günlerde Schumacher ile ilgili bir belgesel seyretmiştim. Bahsettiğim gibi aslında tamamını hatırlayamıyorum ama eşimle beraber izleyebilirsek eğer benim için çok daha iyi olacak.
 
Eklemek istediğin bir şey var mı?
Röportajı bitirmeden önce taraftarlarımıza bir mesajım var. Çünkü normal hayatta çok fazla iletişim kurma ya da çok fazla fikirlerimizi paylaşma, duygularımızı paylaşma fırsatımız olmuyor. Hem iletişimden dolayı hem de vakit bulamamaktan dolayı bunu başaramıyoruz. Ben insanlara hep aynı şeyi söylemeye çalışıyorum, beraber mutlu olabiliriz! Özellikle Trabzonspor taraftarlarının desteğine çok ihtiyacımız var. Çünkü sezon sonunda eğer bir başarı yakalayacaksak, eğer beraber mutlu olacaksak bunun aslında anahtarı birbirimize göstereceğimiz sevgi ve destek. Biz onların sevgisine muhtacız gerçekten. Çünkü çok iyi destekliyorlar ve her zaman yanımızdalar. Onlardan özel olarak ricam bizi desteklemeye devam etsinler, o sevgiyi göstermeye devam etsinler. Sezon sonunda da bu mutluluğu beraber paylaşabilelim.