Fransızcadaki Voix de Ville tamlamasından türetildiği düşünülen Vodvil, toplumsal olayları mizahi bir yaklaşımla hicveden tiyatro türüdür. Komedinin alt türlerinden biri olduğu için komediyle pek çok ortak tarafı vardır. Ancak bazı yönleriyle komediden ayrılır. Vodviller genellikle mutlu sonla biterler. Hikâyenin sonucunda olayların kaynaklandığı sosyal sorunlar vurgulanmaya çalışılır. Vodvil kişilerinin karakterleri detaylarıyla belirtilmez, belli özellikleri öne çıkarılmış abartılı karakterlerdir.

Wikipedia’dan ilgili bölümleri alıntı yaparak tanımlamaya çalıştığım Vodvili,  başlıkta öne çıkararak; siyaset literatürümüze takriben bir yıl kadar önce giren 6’lı masadan söz ediyorum.

Özellikle son altı aydır, siyaset literatürümüze yeni giren 6’lı masa’dan dört başı mamur bir zengin vodvili izliyoruz.

6’lı Masa’nın her açıklaması, basına verdikleri basın bildirileri kötü bir edebiyat dersi kompozisyonundan öte bir şey değil ve ciddi anlamda marjinal Cihangir Solculuğunu anımsatıyor.

Zaman ayırın, Kadıköy’deki, kitapçıları, sahafları, Cihangir’deki kafeleri dolaşın sözünü ettiğim bu açıklamaların, manifestoların benzerlerinin yer aldı sol eğilimli dergilere rastlarsınız. Bu dergiler bin bir emekle ve ciddi parasızlık içinde çıkarılar, duyuruları yapılır ve dar bir çevrede satışı gerçekleştirilir. Dergiyi çıkaran editöryal takım ise bir kafede bir masanın etrafından toplanıp yeni sayının nasıl hazırlanması gerektiği konunda derin tartışmalar yapar, yeni bildiriler, yeni manifestolar hazırlayarak yeni sayının nasıl çıkacağı konusunda karar verip sonra evlerine dağılırlar. Ve bu dergiler uzun soluklu olmaz!

Bu zevatı muhteremlerin dâhil oldukları sol partilerin oyları binde bir ya da on binde bir arasında salınıp dururken, bu zevat gün gelip bir gün devrim yapmanın hayaliyle yaşarlar. Bu hayal öyle bir hayaldir ki her seçimde sandığın dibine gömülmelerine rağmen bu durum bu zevatın goşizmine derman olmaz.

İşte yıllardır muhalif halkın, kitlelerin umudu olan ve 6’lı Masa olarak siyasi literatürümüze giren oluşum, yukarıda kısaca değindiğim marjinal (sıra dışı) solun oluşumundaki tüm marazları sergileyerek Recep Tayyip Erdoğan’ı yeniden iktidara taşıyacak tüm hataları sergilemeye devam ediyorlar.

Ortalama öğretim süresi üç yıl olan bir topluma, 18 punto bir buçuk satır aralığı ile yazılmış sayfalarca metinle hitap edebildiklerini düşünüyorlar. Ortaya koydukları, akıllara kazınan tek bir slogan yok.  Beraber yaptıkları tek bir miting, beraber ziyaret ettikleri bir kahve, bir tarla, bir fabrika yok.

Zannediyorlar ki; onlar o "muhteşem" metinlerini yayınladıklarında Anadolu'da halk tarlasında işini gücünü, çapasını, kahvehanede çayını, atölyede tornasını  bırakıp; ev hanımı mutfağındaki yemek pişirme eylemini ya da günlük temizlik çalışmasına anında ara verip, dur bakalım 6’lı Masa ne yayınlamış merakıyla İnternetten bu metinleri açıp okuyup, tartışmaya  saatlerce süren münazaralar yapmaya başlıyor.

Dünyanın geldiği bu kaotik konjonktürde, toplumların içgüdüsel olarak güçlü, kararlı, istikrarı sağlayacak kısa yoldan sonuca gidecek, iş bitirici bir lider seçeceği her türlü siyaset teorisinin ortak tezi iken; bunlar altı genel başkanın elinde kukla olacak bir Cumhurbaşkanı modeli ile toplumun karşısına çıkıyorlar.

Tüm bunlara rağmen dünyadaki bu oluşum benzeri hiçbir kombinasyon, Recep Tayyip Erdoğan gibi bir siyaset cambazının karşısına adayını seçime üç ay kala çıkarmazdı. Bu gecikmeye teorik alt zemin olarak sundukları; "adayımızın yıpranmasını istemiyoruz" saçmalığı da aslında zayıflıklarının itirafı olsa gerek. Ülkeyi sürüklediği onca çıkmaza rağmen 20 yıldır yıpratamadıkları Recep Tayyip Erdoğan'a karşı çıkaracakları adayın altı ayda yıpranacağını söylemek acizlik itirafıdır.

Bilinçli olarak yanlış ve tutarsız bir algoritma ile kurulduğunu ciddi olarak düşündüğüm bu oluşumun karşısında, Recep Tayyip Erdoğan’ı bir Devlet Projesi olarak kurgulayan güç, onu Cumhuriyetin 100. yılında ‘Başkan’ yapmaya da muktedirdir. Bu muktedirliğin diğer bir özelliği de otokratik rejimleri demokratik yollardan sağlama konusundaki başarısıdır. İşte karşımızdaki “Altılı Masa” bu becerinin tezahürüdür.

Hatırlayınız; 12 Eylül’ün muktedir Generali Kenan Evren’in iktidar partisi olarak hazırladığı Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni ve Kenan Evren’in muhalefet Partisi olarak hazırladığı Halkçı Parti’yi. Bu şekilde Darbeci Başkan Kenan Evren, sözüm ona demokratik bir duruşu olduğunu ortaya koyuyordu.

“Altılı Masa” adıyla hatalı bir algoritma ile kurgulanan yapının yegane amacı ise ülkede artık büyük çoğunluğu oluşturan muhalif kesimin enerjisini soğurmak, oyalamak ve seçime üç ay kala yani son düzlükte birbiri ardına hatalar yaparak muhalif kitleyi canından bezdirmek, bütün ümitlerini kaybettirme olduğu kanaatimi ciddi ciddi taşıyorum.

Senaryosu muktedirler  (Bknz: Oltadaki Balık Türkiye. M. Emin Değer)tarafından yazılan en zengin vodvillerden birini izliyoruz toplum olarak ve bu zengin vodvil siyaset tarihimize Zengin Vodvil olarak aynen geçecektir.

SON.THE END