Bir olayın sonucunun bilinmesine ve onu değiştirme gücüne sahip olunmasına rağmen o işi devam ettirmeye, “bile bile lades” diyoruz.
Aslında lades “ladesim lades olsun mu?” diyerek oynanan bir aldatmaca oyunudur.

Lades tutuşacak olan iki kişiden biri, eline tavukların göğsünden çıkan çatal şeklindeki köprücük kemiğini  alır. Bir ucundan kendisi tutar, öbür ucunu karşısındakine tutturur. Oyunun amacı karşıdaki kişiye bir şey vererek kandırmaktır. Eğer bir şey verilmek istenen kişi karşıdaki kişinin amacının aldatmak olduğunu hatırlarsa ‘aklımda’ diyerek alabilir. Bu durumda kaybetmemiş olur. Eğer aklımda demezse diğer kişi lades diyerek oyunu bitirir ve kazanmış olur.

Türk siyasetinde kişiyi kaybettiren iki önemli unsuru “ladeste” de görüyoruz; inat ve unutmak!

Her seçim öncesi bir önceki seçimi ve nerelerde yanlış yaptığınızı, neden kaybettiğinizi düşünmeniz ve konuşmanız gerekiyor.  İnadınızı yenemez, yapmanız gerekeni  unutursanız, her iki şekilde de ladeslenir, oyunu karşıdakine kaptırırsınız. Yani karşıdakinin kazanmasını sağlarsınız.

Yine seçim, yine tek adam üzerine kurulan oyunlar…

Bir şey var ki o da, altılı masanın aday belirleme konusunda bile bile yanlış yaptığı, halkı yanlış bir seçime zorladığıdır.

Belli ki, tek seçenekle çıkılan seçim yolculuğunda, sizi oyunun bir parçası yapan kişi, tüm gücüyle sizi buna borçlu hissettirmek için elinden geleni yapıyor.

Bu tür kişiler  kendileriyle ilgili planlarından ve düşüncelerinden kolay kolay vazgeçmezler. Söz konusu kenara çekilmek olunca dehşete düşer, başarısızlıklarına sürekli mazeretler üretir, yeni çıkış yolları ararken de, “bile bile lades” demeye devam ederler.

Her insanın kendi çapında “başarmak, kahraman olmak gibi” hırsları vardır. Lakin her siyasetçinin, direnmenin başarı getirmeyeceğini bilmesi, hayalci değil gerçekçi olması ve nereye kadar ilerleyebileceğini öngörebilmesi gerekir. Böylece lideri olduğu kesimin, enerjisini, emeğini israf etmeden, enerjisini ve gücünü doğru şekilde yönlendirmelidir.

Kısacası inat her zaman murat değildir. İnsan, yeri ve zamanı geldiğinde isteklerinden vaz geçmeyi bilmelidir.

Vazgeçmek; cesaret ve bilgelik ister.

Bugün cesur kararlar alamayanlar, değişimin getireceği yeni durumu yönetmekten korkanlar, yarın ladeslenmekten ve mevcut durumun devamından şikayet etmemeliler. Başarısızlığı tescilli siyasetçilerden vazgeçmesini bilmeyen toplumlar da, yarınlarını yaratmaya muktedir olamayacaklarını bilmeliler.

Görünen o ki;

Her seferinde yeni bir şans isteyerek, adaylıktan bir türlü vazgeçmeyen ve gençlere fırsat vermeyen Kılıçdaroğlu; partisinin emeklerini tüketmeye devam ediyor.

Yine, yeniden bile bile lades!