Yeni bir nesil, yeni anlayışlar, yeni gündemler,  yeni beklentiler ve yeni hayaller...

Özel yaşam alanlarının gittikçe güzelleşmesi, ortak alanların ise tam tersi manzaraları...

Sanki bencillik rüzgarına kapılmış, her şeyi kendi konforunda ve lüksünde yaşamak isteyen bir nesil ve onun hırslarına tutkuyla sarılmış ebeveynleri...

Toplama ve biriktirme, kimseyle paylaşmaya hastalığına tutulmuş bir toplum ve yöneticileri!

Kafa takımları da çabası...
Rengarenk vitrinler, bol nimetler, adına moda denilen ilginç giyim tarzı, televizyonlarda insanları esir alan diziler ve onların genç, yakışıklı, zengin patronları, genç kızlar ve erkekler her şey ışıltılı...

Havuzlu evler, yazlıklar, yatlar, lüks arabalar, büyük işler güçler, bir neslin anlamakta zorluk çektiği kadın erkek ilişkileri, çatışma biçimleri, taşralı insanların ışıltılı yaşama ayak uydurma çabaları, çocuk oyuncular üzerinden duygu sömürüleri, hassas ruhlu insanlar, kadın kılıklı erkekler, üstünlük iddiaları, erkek karakterli kadınlar, kurnazlık dolu entrikalar, dedikodunun bir yaşam biçimi haline gelmesi, bir birinin sırtına  basarak popüler olmalar, giyim kuşama bağlı ilişkiler ve daha niceleri...

Hepsine refah toplumu diyorlar sevgili dostum; refah toplumu...
Ya biz, bunun neresindeyiz sevgili dostum; hiç düşündün mü?

Düşünmüşsündür elbette ama, anlayabilene de, anlatabilene de aşkolsun!