Ali Babacan'ın açıklamaları şöyle:
MALATYA'DAKİ ENGELLEME
Billboard rezervasyonlarımız daha önce yapıldı fakat sözleşmelerimize rağmen bilbordlarımızı sökülmek istendi. Hatta arkadaşlarımız nöbet tuttular. Malatya dışında Diyarbakır'da da bu problemlerle karşılaştık. Fakat burada bir 'otosansür' olduğunu düşünüyorum. Doğrudan bir merkezden yönlendirme olduğunu sanmıyorum. İllere göre yaşadığımız sıkıntılar değişiyor.
Vatandaşlarımız çekingen davranıyordu ama artık korku duvarları aştı. Kaybettiği şeyleri olmayan insanlar şikayetlerini anlatıyor. Sadece kaybettiği şeyler olanlar daha temkinli davranıyor.
ASKIDA EKMEK
Biliyorsunuz hükümetin küçük ortağı 'askıda ekmek' kampanyası başlattı. Fakat dün bir vatandaş sıkıntısını dile getirince Erdoğan 'Abartıyorsun diyerek 'keyif çayı iç' diyor. Hangisine inanacağız... Bu nasıl bir çelişki?
DOLARDAKİ ARTIŞ
Hükümet kurlara bakmıyor ama her şey dövizle, kurla ilgili. Kurun artması direk piyasayı etkiliyor ve vatandaşa hayat pahalılığı olarak geriyor.
Rezervler azalıp kura müdahale imkanı kalmayınca Merkez Bankası faiz artırmak zorunda kaldı.
Kuru artık döviz satarak kontrol edemeyecekleri ve rezervler tükendiği için bu sefer faiz artışları ile kuru kontrol etmeye çalışıyorlar. Ama tabii ki bu işin sonu kötü.
EKONOMİ NEDEN KÖTÜ YÖNETİLİYOR
İstişare anlayışı tamamen yok oldu. Kurallar yok sayıldı, kurumlar adeta tasfiye eldildi. Tamamen kuralsız bir yönetim anlayışı var. Anayasa'yı bile yok sayan bir yönetim ile karşı karşıyayız. Bunların hepsi kötü yönetimin emareleri.
AK PARTİ'DEN NEDEN AYRILDI?
Ben ilk istifa mektubumu 2009 yılında verdi. Kurumların by-paas edilerek yeni bir iş tutma tarzının emarelerini gördüm. O işler ilgili sorumlu bir kurum var fakat tamamen 'gölge' bir ilişki yapısı ile aynı konuda farklı işler yapılabiliyordu örneğin.
Kendi çalıştığım dönemde liyakatı olmayan hiç kimseyi bir yere getirmedim, hatta kopmalarımız bu nedenle de yaşandı. Kamu bankalarında empoze edilen hiçbir şeyi yapmadım. Hiçbir kamu kurumuma bir akrabamı getirmedim, o yüzden çok rahattım.
İKİ AYLIK BAKKAL ÇIRAĞI BU HATALARI YAPMAZ
Türkiye'de ciddi bir inşaat patlaması oldu. Döviz kaynakları inşaat sektörü için aktarıldı. Fakat inşaat çok az döviz getirisi sağlar. Çok basit bir mantık var bu işin. Döviz kaynakları yine döviz getirisi yatırımlara ayrılmalıydı. Bir bakkalın yanında çalışan insanlar bile bu hesabı yapabilirdi.
EN BÜYÜK KORKUM...
'Ekonomi koşulmasın' diye dış politika ve güvenlik konuları ön plana çıkarıldı. Ekonomik sorunlardan kaçmak için dışarıda macera aranmasına kesinlikle karşıyız. Dış politika ve güvenlik meselelerinde Türkiye'nin geri dönülemez yollara sokulması, askeri gücün caydırıcılığının zafiyete uğramasından çok korkuyorum. Bir kere o caydırıcılık gücünün üzeri çizilirse bedeli ağır olur.
'Memleket kötü gitsin' diye bir düşüncemiz yok. Keşke her şey hemen düzelse, kalbimiz ve duamız böyle. Ama bir yandan mantıklı düşündüğümüzde bu gidişe dur demek için harekete geçtik. Üniversite birinci sınıf öğrenci bile 'Biz ne yapacağız' diyor. Daha birinci sınıftaki öğrenci bunu düşünüyor.
BİRİ DOLARA BAKMIYOR, DİĞERİ GÜLÜP GEÇİYOR!
'Kur artıyor' deniyor ilgili Bakan 'Ben kura bakmıyorum' diyor. Önemli ihracat pazarlarımızdaki ülkeler kendi kararları ile Türk mallarına ambargo koyuyorlar. 'Gülüp geçiyoruz' diyorlar. Bu nasıl bir halktan kopukluktur? Bu nasıl piyasadan kopukluktur?
Birçok değerli arkadaşımız artık istifa ediyor. Değerli bürokratlarımız 'Artık bu kötü yönetim anlayışına dayanamıyoruz' diyerek çekilmek istiyor. Çünkü vicdanları rahat etmiyor.
Dış politikayı şahsileştirirseniz, 'Ben o masa oturmam', 'Ben o kişiyle tokalaşmam' diyerek yaklaşırsanız ilişkiler yürümez. Siz kendinizi değil; kocaman bir devleti temsil ediyorsunuz. Dar bakış açısı ile diplomatik ilişkilerimizi yürüttüğümüzü görüyoruz.
Popülist söylemler, kısa vadede liderlere belki güç kazandırır fakat uzun vadede hiçbir anlam ifade etmez. Dış politika için geniş bir vizyona sahip olmak gerekiyor.
ÇIKARLAR VE İNSANİ DEĞER DENGESİ YOK... ÇİN'E NEDEN SES YOK
Çıkar ile değerleri çok iyi dengelemek lazım. Yaşanan ölümlere sessiz kalmayalım ama çıkar ve değerleri iyi değerlendirmeliyiz. Şu an Çin'le ilişkilerimizde değerler yerle bir. Hükümet, şu an Çin'e ses çıkartabiliyor mu?