Kira sözleşmesi, hukuki alanda ve günlük hayatta çok önemli bir yere sahip olan bir sözleşme türüdür. Bu sözleşme Türk Borçlar Kanunu madde 299’da şöyle tanımlanmaktadır: “Kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir”. Kira sözleşmesinde bir taraf kiralayan bir taraf ise kiraya veren olarak nitelendirilmektedir. Kiracı, kullanacağı ev üzerinde bazı yükümlülüklere uymak zorundadır ve ev üzerinde kiraya verene karşı sorumlulukları vardır.

Kiraya verenin kiracıyı belirli hallerde evden tahliye edebilme hakkı vardır. Bunlardan ilki kira bedelinin ödenmemesi durumudur. Kira bedelinin ödenmemesi halinde, ev sahibi kiracısına tahliye talepli olarak icra takibi başlatabilir. İcra takibi ile kiracıya gönderilecek ödeme emrinde, ödeme emrini tebliğ aldıktan itibaren 7 gün içinde duruma itiraz edilebileceği, itiraz etmeyecek ise de 30 gün içinde ödeme yapılması gerektiği belirtilir. Belirlenen süreler içerisinde itiraz edilmez ya da kira bedeli ödenmez ise kira alacağı kesinleşir ve ev sahibi icra hukuk mahkemesinden kiracının tahliyesini isteyebilir. Evin satılması durumu da başka bir tahliye sebebidir. Evin yeni sahibi, ihtiyacı çerçevesinde kiracıyı tahliye edebilmektedir. Yeni ev sahibinin, satım işleminden sonra bir ay içinde bu durumu yazılı olarak kiracıya bildirmesi ve altı ay içerisinde tahliye davası açması gerekmektedir. Bir diğer yaygın tahliye sebebi ise ev sahibinin gereksinimi nedeniyle kiracının tahliyesidir. Kiraya verenin eşi, altsoyu, üstsoyu ve kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu kişiler için konutu kullanma zorunluluğu bulunması hali, gereksinim nedeni ile tahliye sebebi teşkil etmektedir. Bu gereksinim gerçek, samimi ve zorunlu olmalıdır. Yargıtay emsal kararlarında konut veya işyeri kullanma ihtiyacını somut olaya göre değerlendirip ihtiyacın gerçek, samimi ve kiraya veren için gerçekten zorunlu olup olmadığına bakarak karar verilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Örneğin Yargıtay bir kararında; ihtiyaç nedeniyle tahliye davası için, kiraya verenin aynı bölgede davaya konu taşınmaza benzer nitelikte başka bir taşınmazının olması sebebiyle kiraya verenin ihtiyacının gerçek, samimi ve zorunlu olmadığını kabul etmiştir ve neticede kiraya verenin kiracıyı tahliye talebi reddedilmiştir. Belirli süreli kira sözleşmelerinde, sözleşme süresinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde tahliye davası açılmalı iken belirsiz süreli kira sözleşmelerinde ise fesih dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten itibaren bir ay içinde tahliye davası açılması gerekmektedir.

Tahliyeye yol açan diğer sebepler olarak ise komşulara saygısızlık, kullanılan bina kurallarına uymama ve huzuru kaçırma gibi nedenler sayılabilir. Sayılan bu haller haricinde kullanılamayacak durumda olan ya da hasar görmüş binaların yeniden inşa ve imar gereksinimi sebebi ile de kiracı tahliyesi gerçekleşebilir. Bu ihtimalde, bilirkişi tarafından verilecek karar önemli bir rol oynamaktadır. Bunlar dışında kira sözleşmesine aykırı düşecek bir hal ortaya çıktığında kiracı bakımından tahliye söz konusu olabilmektedir. Bu ve bunun gibi nedenlerle istenmeyen kiracının evden tahliye edilmesi gerçekleşebilmektedir.