Dünyanın, insanoğlu için açık hava hapishanesine dönüştüğü bu günlerde tabiatın diğer canlıları için doğal akış hiç düzenini bozmadan devam eder...

Ağaçlar, bitkiler ve hayvanlar her zamanki yaşamlarını bir saat gibi işletirler. İnsana ise gıptayla seyretmek düşer; ve anlar ki, dünya sadece insanların dünyası değildir...Tıpkı ateşböceğinin (ziranbola) hikayesinde yaşandığı gibi. Mayıs ve haziranın ılık gecelerinde, karanlığın ta derinliklerinde kendilerini gösterirler.

Binlercesi ve hatta milyonlarcası hareket eden ve yanıp sönen minik deniz fenerleri gibidirler; yeryüzünün yıldızıdırlar adeta. Ağır ağır uçarlar keyifle, hiç aceleleri yokmuş gibi...

Hani o kısa aralıklarla yanıp sönen ışıklarının ritmi var ya, erkek ile dişinin buluşmasını sağlayan işaret sisteminin bir parçasıdır işte... Ve onları ışık saçan böceklerden ayıran özellikleri de budur işte...

Velhasıl onlar, sırf romantik olsun diye ya da " hava karardı yak" diye değil; sırf bir amaç uğruna ışık saçarlar. Ve bu amaçlarını doğaya ve insanlara açık açık "hayatta kal ve soyunun devamını koru" olduğunu gösterirler.

Helal olsun vallahi!
Esasında onların yaratıcılarına karşı ibadetleridir bu...

İnsanoğlu anlasa da anlamasa da...