Trabzon gündeminde belki de bir süreliğine tartışılmaya devam edilecek olan, Atatürk Köşkünün restorasyona alınması kararı ve ziyarete kapatılması ve burada bulunan eşyalar üzerinden yürütülen tartışmalar, bilgi kirliliği yarattığı gibi, kamuoyunu da yanıltmış oluyor sevgili dostum!

Artık tarihi kaynaklar ve dönemin tanıklarının söyledikleri ve hatıraları  üzerinden gidersek, Trabzon'a üç kez gelen Atatürk, 1924'te ve 1930' da o zamanki adıyla Soğuksu köyünü gezerken, burada bulunan ve Trabzon belediyesinin mülkü olan banker ve tüccar Kabayanidi ailesinden kalan şimdiki  Atatürk Köşkünü çok beğenmiş; bunun üzerine Trabzon'da oluşturulan bir heyet, 1931'de köşkün mülkiyet hakkını Atatürk'e hediye etmek üzere Ankara'ya gitmiş ve memnuniyetle karşılanmış.

Ataturk'ün bütün yurt gezilerinin ana nedeni, halkla buluşmaktı. Gezilerin hiçbiri bürokratik nitelik taşıyan protokol ziyaretleri olmadığı gibi, halka karşı bir gövde gösterisi de değildi; tam tersine halkın içinde yer almaktı; onlarla buluşmaktı. Bölge halkının sorunlarını yerinde tespit edip, çözümüne yönelik  kararların alınıp uygulandığı icraat gezileri niteliğindeydi.

Nitekim Atatürk, Trabzon'a ilk ziyaretini 15-17 Eylül  1924'te gerçekleştirmiş; eşi Latife Hanımla birlikte, o dönemin eski Karargâh binasında (Kostaki Köşkü) bugünkü tadilatla başı dertte olan Trabzon Müzesi'nde misafir edilmişlerdi.
İkinci ziyareti, 27-29 Kasım 1930' da gerçekleşmiş; o dönemin Türk Ocağı binasında, bugünkü Uzun Sokaktaki Aile Sağlığı Merkezinde kalmıştır.

Trabzon'a son gelişi ise 10-12 Haziran 1937'dedir. Kendisine belediye tarafından bağışlanmış yada hediye edilmiş olan bugünkü Atatürk Köşkünde misafir edilmiştir. Mevcut köşk, yerel yönetim  eliyle temizliği, bakımı, boya ve badanası yapılarak, mefruşatları be eksikleri tamamlanmış; içinde eskiden kalma işe  yarar eşyalardan bazıları yeniden düzenlenerek dekore edilmiş. İhtiyaca binaen bazı eşyalar da, ileri gelen ailelerin katkılarıyla ve özel eşya ve mobilya bağışlarıyla binanın içi düzenlenerek  kullanıma hazır hale getirilmiştir. Hatta Atatürk'ün onuruna, burada bölge müfettişi Tahsin Uzer tarafından bir şölen de düzenlenmiştir. Gerek Trabzon halkının,  gerekse çevre il ve ilçelerden gelen temsilcilerin yer aldığı bu şölen, Trabzon tarihinde, halk arasında, uzun yıllar konuşulmuştur. İki gece kaldığı Köşkte,  mal varlığını devlete bağışlamasıyla ilgili vasiyetini yazmış olması ve o zamanın Dersim'inde- Tunceli'deki isyanla ilgili harita üzerinde çalışması ve isyanla yakınen ilgilenmesi de ayrı bir renk katar Köşkün tarihine...Rehberlerin, turistlere en çok bahsettiği konular da bunlardır. Atatürk'ün ölümünden sonra Köşk, yasal varisi olan kardeşi Makbule Boysan'a intikal etmiş; Trabzon Belediyesi Köşkü müzeye çevirme kararı alınca, 10.000 TL bedelle, 1943'te, tekrar belediyenin mülkiyetine geçmiş ve aynı yıl müzeye dönüştürülerek hizmete açılmış olup halk arasında Atatürk Köşkü olarak anılmıştır. Hatta Trabzon  yerel yönetimi, Atatürkün son ziyaretinde, Trabzon'dan ayrılmasından hemen sonra, şehre ilk geldiği tarih olan 15 Eylülü "Atatürk Günü" olarak kutlama kararı da almış... Müze kurulduğu tarihten itibaren içindeki  demirbaş eşyaların zımmet defterinde kayıtları tutulmuş; eklenen her eşya da bu zimmet defterine eklenerek yeniden kaydedilmiştir. Müzelerin denetlenmesi işini üstlenen kültür varlıkları kurulu ve anıtlar kurulu her yıl bu zımmet defterini kontrol ederek eşya sayımını yapmaktadır. Yani, eşyaların kaybolması diye bir durum sözkonusu değildir...Yaklaşık 7 yıl kadar önce yapılan teferruatlı restorasyon çalışmasında, mevcut eşyaların bakımı, tamiri, temizliği yapılmış; perdeleri değiştirilmiş.  Zaman içinde dekorlama anlamında, sadece eşyaların konuldukları yerleri  değiştirilmiş...

Şunu da söylemek gerekir ki, o dönemin teknolojisinde su kaynaklarının kıtlığı göz önüne alınarak, binanın çatısındaki yağmur suyunun, demir oluklarla köşkün su deposunda toplandığını da söylemeden geçmeyelim. Binanın pis su ve tuvalet akarları ise binadan yaklaşık 50 metre aşağıda kazılan büyük ve oldukça  derin bir foseptik çukuruna aktarılmıştır. Dehliz şeklindeki bu tesisatın aynı zamanda bir kaçış tüneli olduğu da söylenir. Hatta, üstü bir şekilde kamufle edilmiş olduğu ve etrafının güvenlik amaçlı dikenli telle sarıldığını da biliyoruz. Yakın tarihlerde, bu devasa foseptik cukuru belediye tarafından eski araba lastikleriyle doldurulup kapatılmış ve üstü de düzenlenmiştir. O dönemlerde bu tip binalar yapılırken, zaten, zemin katlar genellikle güvenlik  amaçlı bir sığınak tarzında düzenlenir ve öylece de kullanılırdı...

Köşkün günümüzde ilk değişmesi gereken şeyi belki de, bilgi tabelasındaki bazı bilgilerin yenilenmesidir. En azından yapılış tarihini 1890'da başladı demek başlıbaşına bir yanlışı beyinlere kazımak demek! Tarihi kayıtlar ışığında, 1903 ile 1906 tarihleri arasında inşa edildiği ve 1906'da ruhsat alındığından bahsedilir...Velhasılı kelam sevgili dostum; binanın tarihsel hikayesi ile ilgili yazacak çok şey ve bilgi var da, şimdilik bu kadar yeterli diyelim...!