Dün gece, son yıllarda izlediğim en etkisiz Milli Takım vardı sahada. 90 dakikanın neredeyse her anı baskı yiyen, ne defansta ne orta sahada ne de ileride organize olamayan bir takım izledik. İlk maç heyecanı desen değil, acemilik desen o da değil. Gereksiz gaza gelmenin vermiş olduğu rehavet diyeceğim ama yok, değil. Başka bir sıkıntı vardı, bir türlü çözemedik ve kaybettik. Olabilir, daha önümüzde maçlar var, silkelenip kendimize gelirsek başarabileceğimizi düşünüyorum.

Maçın önüne geçen bir mevzu vardı dün akşam. Futbol ruhundan çok fanatizm hissi ile Milli Takımımızın birinci kalecisi Uğurcan Çakır’a karşı organize bir saldırı söz konusuydu. Belli ki bu saldırıya önceden hazırlanılmış, Uğurcan hata yapsa da yırtık dondan fırlar gibi fırlasak diye bekleyen basın mensubundan taraftarına bir zümre vücut buldu bi anda. Yok kale başkasının hakkıydı, yok maçı Uğurcan yüzünden kaybettik, Yok Uğurcan her aldığı topu hatalı oynadı vs. tarzı hiçbir temele dayanmayan ithamlar ile Milli Gururumuz Uğurcan yıpratılmaya çalışıldı. Şimdi gelelim gerçeklere.

Birincisi; ne ilk golde ne de ikinci golde Uğurcan’ın zerre hatası yok. Son golde ise pası kısa düştü, bu çok normal bir durum, peki top 3 pasta kaleye gelene kadar defansımız neredeydi? Daha doğrusu defansımız maçın genelinde neredeydi? Cevap yok. E o zaman geçiniz.

İkincisi; Uğurcan aldığı topları uzun oynadı diye bir isyan var ki evlere şenlik. Defanstan kısa pasla çıkabilmek için verdiği neredeyse her top kendisine riskli geri pas olarak döndüğü için olabilir miydi acaba o uzun oynamalar. Neuer olsa isyan ederdi o kadar geri pasa, Uğurcan yine de iyi dayandı, iyi sabretti. Kaleyi gole kapatmak dışında asist yapması gol atması falan bekleniyordu herhalde. Saçma, geçiniz.

Üçüncüsü; kendi ülkesinde lüzumsuz eleştiriler alan Uğurcan uluslararası ortamda müthiş övgüler aldı. Yaptığı kurtarış UEFA tarafından “Ne kurtarış ama” başlığıyla paylaşıldı. Özellikle futboldan anlayan yabancı futbolseverler Uğurcan’ı çok beğendi. Hatta bazıları hemen bu çocuğu bizim takımımıza alın diye paylaşımlar bile yaptı. Bu durum aklıma şu atasözünü getirdi “Altının kıymetini sarraf bilir”.

Son olarak; dün gece ilk cılız posizyonunu bile ancak 30 küsürüncü dakikada bulan, defansından orta sahasına ve hatta hücum hattına kadar dökülen bir Milli takımın mağlubiyetini takımın tek ayakta kalan oyuncusu olan Uğurcan’a bağlamak en basit tabirle aymazlıktır. Tabi ki hataları oldu ama maçı kaybettiysek ve bunda kabahat aranıyorsa Uğurcan’ın kabahat oranı binde birdir.

Uğurcan gibi diğer genç oyuncularımız da birer Milli değer. Kendi takımlarında en iyi oldukları için Milli takımdalar. O yüzden şuursuz fanatikliği ve akılsızlığı bir kenara bırakıp bu çocuklara hakkıyla destek olalım. Derdi Milli başarı olmayanlar, kendi oyuncusu yoksa işi gücü diğer oyuncuların kabahatlerini kollamak ve buradan nemalanmak olan asalaklar futbol yerine başka sporlarla ilgilensinler. Naçizane tavsiyem budur.

Futboldan anlayan ve beynini kullanabilen futbolseverlere saygılarımla.