Öyle anlaşılıyor ki sevgili dostum; zengin olmak yetmiyor ve bir maharet olarak görülmüyor; bir başarı hikayesi de sayılmıyor...Paranın  ve servetin kudretine tapanlar grubunda yer alanlar, kendileri dışında hiçbir şeye kafa yormuyorlar; kendilerini geliştirmiyorlar; insani ve vicdani yönlerine yatırım yapmıyorlar; çevresine ve ülkesine fayda sağlama gibi arzuları da yok üstelik! Bir kenara çekilip sadece seyrediyorlar...Varsın  olsun tek meseleleri, o ayki kazançlarının miktarı ve ne kadar daha fazla para kazandıkları veya kâr ettikleri...Toplumun gerçeklerinden uzak, kendi kurdukları dünyalarında adeta çelik çomak oyunu oynamaktalar...Üstelik, kendileri dışındaki insanların ne yaptıkları, ne düşündükleri hiç de önemli değil; birer siyasetçi gibiler; hissiyatlarını kaybetmişler; umarsızca akıp giden zaman içerisinde olan bitenden haberdar olsalar da, bana ne dercesine bir o kadar da ülkenin gerçeklerine sırtlarını çevirmişler; adeta servetlerini korumak ve taş üstüne taş koymak için kriz fırsatlarından nasıl yararlanırım da, menfaat elde edebilirimin peşindeler. Yahudilerin ticaret mantığını eleştirip dururlar ama onlarınkinden daha acımasız bir kulvarda yer almaktan da çekinmezler; çünkü zaman bal tutanın parmağını yalama zamanıdır onlar için...

Sen, sen ol sevgili dostum; okumayan, düşünmeyen, paylaşmayan ve öğrenme isteği olmayan, basma kalıp dogmatik kurallarıyla yaşayıp giden zenginlerden olma! Onların, altın renkli yünleri olan koyunlardan hiçbir farkı olmadığını bilmelisin! Elbette tercih senin...

Velhasılı kelam sevgili dostum; yaşarken sürekli öğrenmeye çalışmalısın! Gün gelip de yaşlandığında, kendi başına öylesine deneyimli ve bilge adam olmuyorsun! Yaşlılığın kendi başına bilgelik ve adamlık getireceğine de inanmamalısın!