Olup biten her şeyden, ama her şeyden artık şüphe duyan bir toplum olma yolunda uygun adımlarla ilerliyoruz sevgili dostum!

Öyle önyargılara sahibiz ki, kesin kurallar yükleyerek beynimize, insanlık kapısını da kapatmaya başladık...

Çok az insan kalmış gibi; topluma barış ve esenlik çağrısı yapan insanlar bunlar! Her yerde husumet, düşmanlıklar, kargaşa, hukuksuzluklar ve daha kötülük adına ne varsa her şey sanki bir modaya dönüştü.

İyilik gariplik; kötülük ise erdemli bir davranışa dönüşmeye yüz tutmuş gibi. Kimsenin kimseye tahammülü yok; dinlemiyor, umursamıyor; kurnazlık ve uyanıklılık, alavere, dalavere işler güçler normalleşmeye başlıyor...

Kazanmak ama mutlaka bir şekilde kazanmak istiyor herkes; kural tanımıyor, bu uğurda herkes birbirini kolayca harcayabiliyor; hiçbir şey olmamış gibi yüzyüze bakmaktan kimse utanmıyor, arlanmıyor artık.

Güven duygusuyla yaşamak isteyen insanlar ise mağdur ve de endişeli...

Memleket insanının bu gidişinden hiç de hoşnut değil. Üstelik gidişatın nereye varacağını da kimse bilmiyor ve de kestiremiyor.
Yukarıdakiler ise farklı bir dünyanın içindeymişçesine ve ne haliniz varsa görün dercesine seyretmekte olan bitenleri...

Herkes gündemin dedikodusunu yapıyor; konuşuyor da konuşuyor ve de konuşturuluyor. İnsanlar kendi sorunlarını çözebilme iradesinden uzak, sadece, ukalaca ordan burdan fikirlerle konuşup duruyor. Sonuç çok da önemli degil; her şey olduğuna varır dercesine...Sanki, kötülük, iyiliğe karşı hiç bu kadar zirveye çıkmamıştı...
Sığınmacılar ülkeden gönderilirse ekonomi çöker mı?

İktidar değişirse daha kötü mü olur? gibi ilginç tartışmalara sahne oluyor Türkiye gündemi...Sanki Türkiye Avrupanın hasta adamı olma yolunda uygun adım gidiyor, rotasız bir gemi misali...
Dış dünya izliyor elbette Türkiye gündemini...

Olan biten her şeyden haberdar. Durum onlara göre, vahim, garip ve bir o kadar da anlaşılmaz! Çünkü düzenin kuralları çiğnene çiğnene bu günlere kadar gelinmiş. Hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi insani ölçütler ayaklar altında ve ne olacağı da belirsiz bir gidişat.  Her ağızdan bir ses çıkıyor,  sesler yükseliyor, tartışmalar tehditlere kadar uzayıp gidiyor; yani anlayacağınız bir kavga dili,  bir toplumsal cinnet hali...Toplumu derleyici, toparlayıcı ve sahiplenici hiçbir görüş yer almıyor bu ortamda...

Kimsin sen?

Paran kadar konuş!

Geri zekalı, cahil, budala gibi tanımlamalarla birbirini ezmek için yarışan bir toplum görüntüsü! Hak arama ve hakkın üstünlüğü ise nafile işler; her şey siyaseten yürür olmuş; o da ayrı bir kaos...

Kim, neye göre kararlar verecek tam bir muamma...
Sevgili dostum; çözüm ne peki? dediğini duyar gibiyim. Bu dünyada rezil rüsva olmadan yaşamanın tek sırrı, samimiyet, doğruluk, güzel ahlâk, adalet, şefkat, yeni bir düzen ve yeni bir kadro hareketi...

Bunu elbette siyasetçiler yapacak ama toplumun duygularına hitap etmek ve onların sorunlarını sahiplenecek bir kafa yapısı ve çözüm listesi; bir toplumsal mutabakat gerekli sizin anlayacağınız! Yeni bir toplumsal mutabakat...