Sorun çıkaran insanların, o sorunları çözme yeteneği olmadığını söyleyen bilge, esas sorunu gözden kaçırmış gibi görünüyor sevgili dostum! Toplum olarak, seyretmeyi seviyoruz vesselam! Acayip bir merak duygumuz var; hem de zirvelerde dolaşıyor...Konfor alanımızda, televizyonlar birinci sırada dolaşıyor sanki! Herkesin izlediği ve adeta hayatın durdurulduğu bir ya da birçok dizi filmi var...Bu saatlerde her şey unutuluyor; adeta uyuşturucu partisi yapılıyor...Yetişkinler, çocuklarını da bu tutkuya mecbur bırakıyor; çünkü kumanda onların elinden düşmüyor. Ev halkından herkes kendi dünyasında yaşıyor kısacası...
Bazı dönemlerde polisiye diziler, bazı dönemlerde dramatik diziler, bazı dönemlerde savaş dizileri, bazı dönemlerde tarihi diziler, bazı dönemlerde mafya dizileri, bazı dönemlerde dini içerikli diziler, bazı dönemlerde aşk dizileri tercih edilir olsa da, bu günlerde hemen hepsi var ekranlarda...! Seç seç beğen...
Sahte dünyalar, sahte kurgular, başka ülkelerden uyarlanmış hikâyeler, gerçek olaylardan esinlenerek yazılan senaryolar havada uçuşuyor. Dizi film sektörünü elinde tutanlar, toplumun bu zafiyetlerini bildiğinden ha bire gaz verip duruyorlar...İnsanların farkında olmadan beyinleri yıkandığı gibi, dünya görüşleri de buna göre şekilleniyor kısacası...

Kim kazanıyor kim kaybediyor belli değil!

Aslında her dizinin bilinçaltında vermek istediği mesajları olduğunun farkındayız...

Bazen, istemediğin biriyle evlendiysen ona ihanet edebilir; başkasıyla aşk yaşayabilirsin...

Bazen, kötü bir olaydan sonra içki içip etrafı dağıtabilirsin...

Bazen, sevdiğin kişi başkasıyla evlendiyse onların yuvasını bozmalısın...

Bazen, kötüler daima güçlüdür; iyiler ezilmeye mahkûmdur...

Bazen, her dizide yeni elbiseler, ayakkabılar, eşyalar olmalı, alışveriş için hep lüks yerler tercih edilmelidir...

Bazen, evde ilgi görmeyen adam dışarıda karısını aldatmalı ve bütün suç kadına yüklenmeli, adamın yaptığı da masum gösterilmelidir...

Bazen de, ihmal edilmiş kadınların macera arayışları...

Bazen, gençlerin mutlaka sevgilisi olmalı, lise ve orta okul seviyesinde olsa bile çıktığı, flört ettiği biri olmalıdır...

Bazen, birbirlerinin kuyusunu kazan insanlar, hep maskeler ile dolaşmalı ve suç daima bir iki kişinin üzerine yıkılmalı...

Bazen, kavga eden, şiddet uygulayan, hırsızlık ve gasp yapan baş rol oyuncuları güler yüzlü, yakışıklı olmalı ve hep haklı nedenlerle bunları yapmalı...

Bazen, anneler hep despot olmalı, babalar ise daima sert ve anlayışsız olmalı. Çocuklar her zaman haklı olmalı...

Bazen, kaynanalar hep kötü rol oynamalı, sürekli olarak damadının ve gelininin kuyusunu kazmalı; hayatlarına müdahale etmeli...

Bazen, paranın nerden ve nasıl geldiği belli olmamalı, harcama yaparken hep cömert olunmalı...

Bazen, iş yerleri hep rezidans olmalı, arabalar lüks olmalı, işçi ve esnaf rolleri olmamalı...

Bazen, sıradan ortalama bir hayat yoktur. Ya diptesindir ya da tepede. Bunun ortası yoktur...

Bazen, gençler hep haklı olmalı, haklı çıkmalı, başına buyruk hareket etmeli ve kız erkek meseleleri dışında başka bir dertleri olmamalı...

Bazen, hep lüks yaşam ve konfor  özendirilmeli, herkesin hayali maneviyat değil; maddiyat olmalı, yalılar villalar amaç olmalı, insanlar olağanüstü bir lüks yaşama yönlendirilmeli...

Bazen, ülkede herşey yolunda gidiyor; verilmesi gereken bir mesaj ve anlatılacak birşey de olmamalı...

Velhasılı kelam sevgili dostum; bireyselleştir,

yalnızlığa it,

kimseye güvenme,

bilinçsizleştir,

aile sıkıntıdır de...

Kadın figürlerin baskın karakterleri, erkeklerin kadınsı, kadınların ise erkeksi tavırları...Ve daha neler neler sevgili dostum; uzayıp gider bu liste... 

Şiddet içerikli diziler yüzünden sokaklar, onlara özenen, küçük hayatlar yaşayıp büyük laflar etmeye çalışan bebelerle dolmuşken ve gençler, trend denilen giyim biçimine özenip kendilerini beğendirmek için bir o yana bir bu yana savrulurken, uyuşturucu kullanımı sıradan bir şeymiş gibi görülürken, memleketin siyasal İslâmcılar tarafından yönetildiğine inanmak mümkün mü..?