Hüzün ve kederin zirvesinde dolaşan insanların sığınağıdır mezarlıklar; özellikle bayramlarda...

Rastlarsınız farklı insanlara, kadın erkek çoluk çocuk demeden, konuşurlar toprak altında yatanlarla...

Üstelik çocuğunu daha yeni kaybetmiş bir kadınsa konuşan; içler acısı bir feryadı figan...

Ağıtları hiç bitmezcesine konuşur saatlerce, doymak bilmez evladına...

Sesi yankılanır; titrekleşir; mecali kalmaz, yatar evladının yanına, gözyaşlarıyla. Tutamaz onu kimse, tutmak da istemez; bilirler ki, doyamamıştır evladına! Üstelik yağmur altındadır kadın; gözyaşlarına yağmur karışır...

Gök, kadına eşlik eder adeta, zaman zaman azalır; zaman zaman çoğalır sağnak olur yağar...
Yaşamayan bilemez sevgili dostum; inan  bilemez...

Ateş düştüğü yeri yakar ve herkes kendi ateşinde yanar; bir cehennem misali! Cehennemidir ağlayan kadının dünyası; elbette zaman hafifletecektir acısını... Belki de, cehennemden cennete geçiştir bu.

Kim bilebilir ki...!

Teselli adına ne söylenirse söylensin, umurunda değildir genç kadının... En sevdiceği evladını kaybetmiştir talihsiz bir kazada...

Anlatamazsın ona hiçbir şeyi.  

Dinliyormuş gibidir; ama burda değildir...